Yaşamak Hayatta Kalmaktan İbaret Değildir!

Her yeni güne memleketin dört bir yanından gençlerin mücadelesiyle uyanıyoruz. Kimi kaldığı KYK yurdunun yaşama koşullarını paylaşıyor bizimle; kimi okurken çalışmak zorunda kaldığı part-time iş yerinde yaşadığı tacizi anlatıyor; kimi de onun hayata olan inancını alan, hayallerini çalan bu düzene tarihi bir not olarak düşüyor son sözlerini.

Barınma, besleneme, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlarımızı karşılamak bile bugün büyük bir yaşam mücadelesi gerektiriyor. Geçtiğimiz günlerde Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Gösterge Değerleri Raporu’nu yayımladı. Bu rapora göre; “Mezunlar Hariç Üniversiteden Ayrılan Öğrenci Sayısı” 2022 yılında 389.564 kişi. Yani 2022 senesinde yaklaşık yarım milyon öğrenci, ya ekonomik sebeplerden girdiği üniversiteye kayıt bile yaptıramadı ya da geçim sıkıntısından okuduğu okulu bırakmak zorunda kaldı.

Barınma krizi derinleşerek devam ediyor. Devletin bize barınacak yurt sağlamakla görevli mekanizmaları, öğrencilerin barınma sorununu çözmek için adımlar atmıyor. Yeni öğretim yılı itibariyle üniversite öğrencisi sayısı 10 milyona yaklaşmış durumda. Buna karşılık Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre KYK Yurtlarının yatak kapasitesi 950.000 ile sınırlı.

Barınma sorunu derinleştikçe devlet çareyi yeni yurtlar açmakta değil mevcut yurt odalarından çalışma masalarımızı, kıyafet dolaplarımızı kaldırıp fazladan yatak atmakta; üniversite kulüplerinin odalarını boşaltıp yurt yapmakta buluyor.

Özel alanın, uygun çalışma koşullarının olmadığı yurtlar ilk haliyle bile öğrenciler için yaşanılabilir yerler değilken mevcut durumda KYK yurtlarında kalan öğrenciler insanca koşullarda yaşayamıyor.

KYK yurtlarında kalabilen şanslı azınlığı sadece niteliksiz yaşam koşulları beklemiyor. 2024 ocak ayında Aydın Güzelhisar KYK Yurdu’nda bir sıra arkadaşımız intihar etti. Yurdun ismine yabancı değiliz. Çok değil daha birkaç ay önce aynı yurtta bir asansör faciası yaşandı, yaşanan faciada Zeren Ertaş hayatını kaybetti. Yurt yetkilileri yaptıkları ilk açıklamada makinelerin böyle arızalar yapabileceğini söylediler. İlk çıkan bilirkişi raporunda ise ‘asansörde bakım faaliyetlerini gerçekleştiren firmanın, kabin kattan belirli mesafe uzaklaştığında hareketsiz kalmasını sağlayan emniyet düzeneğini (UCM) iptal etmesi nedeniyle ölümlü kazanın yaşanmasında asli kusurlu olduğu’ belirtildi.

Zeren’in ölümüne sebep olan facianın, ihmal sonucu meydana gelen münferit bir olay değil; oldukça sistemli ve özenle örülmüş bir politikanın ürünü olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde İTÜ’lü sıra arkadaşımız Okan Bayram da; Zeren’in yurdunda intihar eden arkadaşımız Ceysu da bu geleceksizleştirme-köleleştirme politikalarının kurbanı olmuşlardır. İktidar ve sermaye el ele gençliği yalnız, sessiz, örgütsüz, toplumsal olaylara kayıtsız bir köle ordusuna çevirmeyi hedefliyor. Mevcut iktidarın, siyasal islamcı neoliberal politikaları karşısında biz gençlere düşen daha fazla yan yana gelmek, konuşmak, dayanışmak, örgütlenmek.

Devlet yurtlarına kapasite yetersizliği nedeniyle yerleşemeyen, mevcut konut krizi sebebiyle kendilerine bir ev tutamayan öğrenciler, ya fahiş fiyatlı özel yurtlara ya da tarikat yurtlarına mecbur bırakılıyor. İstatistiklere göre tarikat yurtlarının sayısı 2006’da 706 iken 2021 senesinde bu sayı 3.331’e çıkmıştır. Tarikat yurtlarında tacize, istismara, zorunlu bir yaşam biçimi dayatmasına maruz kalıyoruz; Enes Kara maruz kaldığı bu yoğun baskı ve şiddet sonucu intihara sürüklendi; Mehmet Sami Tuğrul da yine aynı düzenin kurbanı oldu.

****

Yaz aylarında neredeyse bütün üniversitelerin yemekhaneleri, günlük sabit menülere %200-%300 oranında zam yaptı. Yapılan bu zamlar yeterli gelmemiş olacak ki, birçok üniversite öğrencilerin ara tatille beraber kampüsleri boşaltmasını fırsat bilerek yemekhane fiyatlarına yeniden zam yaptı. Devletin, öğrencilerin sadece yüzde beşine verdiği KYK bursu; sadece yüzde onuna verdiği KYK kredisi 1 ay boyunca okullarımızın yemekhanesinde yemek yemeye bile yetmiyor.


Yediğimiz yemeklerin ne derece sağlıklı olduğu, hazırlanırken hijyen koşulların uyulup uyulmadığı ve besin değerleri ise şaibeli. Bize sağlıklı, doyurucu, temiz ve yeterli besin sağlamakla yükümlü KYK yurdu ve üniversite yemekhaneleri, gün aşırı onlarca öğrenci arkadaşımızı zehirleyerek hastanelik ediyor.

Hayat koşulları bizi hızla işçileşen, borçlanan, güvencesizleşen bir toplumun parçası olmaya itiyor.  Okullarımıza devam ederken kafelerde, barlarda, kurye olarak sokaklarda, staj yaptığımız ofislerde vd. daha düşük ücretlerle, esnek, güvencesiz ve daha yoğun çalıştırılıyoruz. Öğrencilik, yedek iş gücü ve ucuz emek olarak küresel kapitalizme göbekten bağlı Türkiye patronlarının iştahını kabartıyor. Örneğin Yemeksepeti’nin son hamlesi olan yaya kuryeliği büyük oranda öğrenciler yapıyor. Hepsiburada, “Efsane Öğrenci” adı altında kurduğu işçi-öğrenci ağıyla, senelerdir indirim dönemlerinde farklı üniversitelerden binlerce öğrenciyi Tuzla ve Gebze’deki depolarına getirtiyor çalışmaları için.

Yaşadığımız düzen bazı arkadaşlarımızı bizden çok daha erken, henüz daha çocukken işçileştiriyor. Arda Tonbul da bu arkadaşlarımızdan biriydi, henüz 14 yaşındaydı. MESEM projesi kapsamında haftada dört gün çalışıp bir gün okula gidiyordu. Çalıştığı demir çelik atölyesinde kafası sac bükme makinesine sıkıştı ve ağır yaralandı. Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Daha 14 yaşında bir çocuktu Arda, eğitim hakkı elinden alındı; sermayedarların kar hırsı yüzünden bir iş cinayetinde hayatını kaybetti.

Gücümüz Birliğimizden Gelir!

Geldiğimiz noktada gençliğin mücadelesi, demokratik üniversite mücadelesi ve yaşamsal sorunları; temel hakları için verdikleri mücadelenin yanı sıra bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştür. Gençlik, artık sadece hakları ve öznesi olduğu alanlarda söz söyleyebilme talepleri için değil; yaşamak için de birlik olmak zorundadır. Kaldığımız yurtlarda, kampüslerimizde, işyerlerinde intihara sürüklenip; vahşi cinayetlere kurban olurken yetkililer olayların üstünü kapatıyor; uzun uğraşlarla kurdukları çarka zeval gelmesin diye çabalıyorlar. Bu durum bize gösteriyor ki gençliğin, bir kişi daha eksilmemek için kendi gücünden ve örgütlüğünden başka bir dayanağı; çaresi yoktur.

Bu perspektiften yola çıkarak, Türkiye’nin dört bir yanında geçinemeyen üniversite öğrencileri bir araya geldik ve 2022 senesinde Geçimsizler Dayanışma Ağı’nı kurduk. Barınma, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılama noktasında bile olağanüstü bir çaba harcarken; okurken kötü koşullarda, esnek çalışma saatlerinde, düşük ücretlerle ve güvencesiz bir şekilde çalışmak zorunda kalırken; ders kitaplarımızı, materyallerimizi karşılayamazken; sosyal yaşama karışmak bizim için artık bir hayal olmuşken birbirimizden, örgütlülüğümüzden aldığımız güçten başka dayanabileceğimiz; çözüm yolu olarak görebileceğimiz bir düzlem yok.

Dayanışma ağımız, kurulduğu günden beri birçok deneyim biriktirdi. Birçok şehirde geçimsizler forumları düzenledik. İzmir’de ulaşıma aylık indirimli abonman kampanyası başlattık; İstanbul ve İzmir’de kantin zamlarını protesto edip çay kahve dayanışmaları; Adana’da Geçimsizler Kiracı Komisyonumuzu; Denizli’de gençlerin yoğun çalıştığı hizmet sektöründe öğrencilerin yaşadığı sorunlara dair öğrenci işçi komisyonları kurduk. Bütün bu deneyimlerin ışığında içine girdiğimiz eğitim öğretim yılında bir araya gelmeye, haklarımız için mücadele etmeye devam ediyoruz. KYK Yurtları’nda temsilcilik talebimizi yükseltip, yurt meclislerimizi kuruyoruz.

Tüm bu deneyimler bize gösteriyor ki; elde edilen her hak örgütlü bir biçimde mücadele neticesinde elde edilmiştir. Geçimsizler, bütün öğrencilerin geçinme problemlerini esas alan, kendilerini ifade edebilecekleri, dayanışabilecekleri ve mücadele ederek haklarını alabilecekleri bir hareket. Yaşam alanımız olan yurtlarda, öznesi olduğumuz kampüslerde, ucuz iş gücü olarak sömürüldüğümüz iş yerlerinde biz ölene kadar sesimizi duymayan herkese karşı; bizi bu düzene hapsedenlere karşı bir araya gelip haklarımız için mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok.

Kampüslerden, yurtlardan, meydanlardan yükselttiğimiz çağrımızı buradan yenilemiş olalım: Bizler milyonlarız ve beraberken çok güçlüyüz! Gelin; haklarımız, hayatlarımız ve geleceğimiz için birlikte yürüyelim!

Not: Bu metin ilk olarak Özgürlükçü Gençlik dergisinin 2024 bahar (Şubat 2024) sayısında yayınlanmıştır.

Yazar