Sermayenin ölüm makinesi: MESEM

Eski adı Çıraklık Eğitim Merkezi olan Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alındı. MEB; MESEM’i ülkenin nitelikli iş gücü ihtiyacı kapsamında öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkaracak, meslekler hakkında bilgi edinebilecekleri, eğitim sistemi ile çalışma hayatı arasındaki ilişkiyi güçlendirecek bir program olarak tanımlıyor.¹ Bu eğitim programına göre çocuklar/gençler çırak-stajyer olarak haftanın 4 günü pratik eğitim almak için iş yerinde çalışırken 1 günü teorik eğitim almak için okula gidiyor. Programa başvurmak için ise herhangi bir yaş sınırı yok. “9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine ödenen asgari ücretin en az %30’u kadar maaş, 12. sınıf öğrencilerine ise asgari ücretin en az %50’si kadar maaş devlet katkısı olarak işletmeye geri ödenir.” diyor Mesleki Eğitim Kanunu. Yani öğrencilerin ücreti işveren değil devlet tarafından ödeniyor. 

Öğrenciler için çalışma saati sınırı 8 saat olarak belirlenmiş ancak neredeyse hiçbir işletmede böyle işlemiyor. Patronlar öğrencilerden mola saatlerinde bile makine başında beklemelerini, ek mesaiye kalmalarını, tatil günlerinde çalışmalarını istiyor. Öğrenciler günde 10-12 saat, bir yetişkinden farksız çalıştırılıyor. MESEM kapsamında çalışan öğrencilerin büyük çoğunluğu yoksul ailelerin çocukları. Neredeyse hepsi ev geçindirme ya da eve yük olmama kaygısıyla çalışıyor. Çoğu zaman gerek stajdan atılma korkusuyla gerekse aldıkları maaş yetmediği için hiçbiri patronların taleplerine karşı çıkamıyor. Siyasi iktidar, ekonomi politikalarıyla yoksulluğu giderek derinleştirirken bu yoksulluğa çözüm olarak çocuklara mesleki eğitim adıyla asgari ücretin yarısının da altında çalışmayı dayatıyor. 

Dönemin Milli Eğitim Bakanı’nın açıkladığına göre 2022 yılında meslek liselerinden elde edilen gelir önceki yıla göre yüzde 102 artışla 2 milyar 357 milyon olmuş, 2023’ün sadece ilk dört ayında ise gelir 1 milyar 349 milyon. Öğrencilerin aldığı pay 2022 için 110, 2023’ün ilk dört ayı için ise 65 milyon. Öğrencilerin kendi emeğinden elde edilen gelirden aldıkları pay %5 bile değil. 

Sermayedarlara sendikasızlaştırdığı, güvencesizleştirdiği işçiler yetmiyor; düşük ücretlere çalıştırırken bir yandan ev içi ücretsiz emeğinden yararlandığı kadınlar yetmiyor; ağır koşullarda kayıt dışı çalıştırdığı göçmenler yetmiyor. Sermaye daha fazla ucuz emek gücüne ihtiyaç duyuyor; çocukların işçileşme oranını her gün arttırmak, işçileşme yaşını düşürmek gerekiyor. Burada MEB devreye giriyor. MEB’in yönelimi sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekilleniyor, MESEM aracılığıyla çocuklar üstünden sermayenin ucuz emek gücü ihtiyacını karşılıyor. Bir de bunun için kamu kaynaklarını kullanarak patronlara ücret bile ödetmiyor. Çocuk işçiliğini, eğitim programı diyerek stajyer-çırak adı altında meşrulaştırıyor. MEB bunu yaparken aynı zamanda çocukların en temel hakkı olan eğitim hakkını gasp ederken vaat ettiklerinin tam tersi bir biçimde eğitimin de içini boşaltıyor. 

İş yerlerinin çırak öğrenci istihdam edebilmesi için Usta Öğretici Belgesi’ne sahip olmaları zorunlu çünkü söylendiği üzere çocuklara atölyelerde pratik “eğitim” verecek “öğretmenler” bulunmalı. Bu belge için isteğe bağlı olarak uzaktan eğitim şeklinde de alınabilecek olan İş Pedagojisi Kursu’nu bitirmiş olmak yeterli. “Usta öğreticilerin” bu kursta, çocukları yanlarında usta olmaksızın çalıştırmamaları gerektiğini öğrenmiş olmaları gerekiyor ancak öğrenciler işe girdiği günden itibaren hiçbir iş güvenlikleri olmadan, daha önce hiç kullanmadıkları makinelerle baş başa bırakılıyor. İşçi sağlığı ve güvenliğinin bu kadar kötü olduğu bir gerçeklikte 1.3 milyon çocuğu göz göre göre ölüme yollamaktır bu. 

2023 yılında en az 1932 iş cinayeti² olan bir ülkede 4 gün bu atölyelerde çalıştırılacak çocukların bir iş kazasına kurban gidebileceği öngörülemez bir durum değil. Bu ölümler her ay artıyor ve aynı yetişkin iş cinayetlerinde olduğu gibi artmaya da devam edecek. 

İnşaatta elektrik tesisatı döşeme işinde çalışırken 5. kattan düşen Zekai (16), 

Sigortasız çırak olarak çalıştırıldığı atölyede ısınmak için soba yakmaya çalışırken çıkan alevlerden yanan Ömer (15), 

Fabrikada elektrik kablosu hattı çekerken 2,5 metre derinliğindeki arıtma havuzuna düşen Ulaş (17), 

Sahaya götürülmemesi gerekirken klima tesisatı döşemek için götürüldüğü sitede ikinci kattan zemin kata düşen Ömer (17), 

Ustası başında olmadan makinede iş yaparken sac büküm makinesine kafası sıkışarak 16 dakika boyunca kimse görmediği için o şekilde bekleyen Arda (14), 

Staj yaptığı mobilya atölyesinde üzerine sunta blokları devrilen Erol Can (16)… 

Hepsi MESEM kapsamında çalıştırıldığı iş yerlerinde hayatını kaybetti. 

İSİG Meclisi’nin 2023 raporuna göre 15-17 yaş arası 32, 14 yaş ve altı ise 22 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş. 

Onlarca çocuğun hayatı MESEM çarklarında öğütülüyor. Çocuklar canlarından olmasa bile iş yerinde yangın söndürme tüpü bulunmayan ve vücudunun %80’i yanan Beyzanur (18)’a olduğu gibi ağır yaralanıyor. Üstüne, açılan davada iş yeri sahibi kusurlu bulunmayıp davaya da takipsizlik kararı veriliyor. 

Çocukların ucuz emek gücü üstünden patronlara milyonlarca lira gelir sağlayan MESEM dur durak bilmeyen bir sömürü ve ölüm makinesi gibi işliyor. 

Türkiye egemenleri; Millî Eğitim Bakanlığından Adalet Bakanlığına bütün bürokratik aygıtları da arkasına alarak Türkiye’yi bir emek cehennemine çevirmekte kararlı. Bu kararlılık kadın, yaşlı, göçmen, çocuk tanımıyor. MESEM ise bunu yasallaştırmanın bir aracı. Hatta öyle bir sömürü aracı ki bir eğitim programı olduğu için stajyer-çırakların emeklilik sigorta primleri yatırılmıyor, yine devlet tarafından sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası yapılıyor. Bu da demek oluyor ki 14 yaşında bir çocuğun MESEM kapsamında çalıştığı günler, emekli olması için çalışmış olması gereken gün sayısına dahil edilmiyor. 

Her şey sermayenin ihtiyacına göre belirleniyor. Çocukluktan başlayan ve ölüme kadar giden, insan yaşamını bir bütün olarak kapsayan proleterleşme çarkında ilerliyoruz. Kimimiz 14 yaşında MESEM’de çırak olarak hayatını kaybederken kimimiz emekli olmasına rağmen çalıştığı şantiyede iş cinayetine kurban gidiyor.

¹https://meslegimhayatim.meb.gov.tr/egitim/mesleki-egitim 

²https://isigmeclisi.org/20959-yasamak-icin-orgutlenmek-direnmek-zorundayiz-2023-yilinda-en-az-1932

Yazar