Faşizmin Milis Gücü Deneyleri: İstiklal’den Yükselen Şeriat Sloganları

30 Haziran’da Leman dergisi, İslam peygamberi Muhammed’in tasviri yapıldığı bahanesiyle şeriatçı yapılanma İBDA-C tarafından kuşatıldı. İstiklal Caddesi’ndeki Leman binası, adeta polis kontrolünde basılırken, cadde boyunca şeriat sloganları atıldı. Eşzamanlı olarak da İstanbul Emniyeti Leman çalışanlarını işkenceyle gözaltına aldı; bakanlar ise sosyal medya hesaplarından görüntüleri servis etti.

Muhalif çevrelerce, yaşananların CHP’nin Saraçhane eylemlerinin 100.günü dolayısıyla gerçekleştireceği eylemin ve Madımak Katliamının yıldönümünün arifesinde olması, CHP’ye ve toplumsal muhalefete bir mesaj niteliği taşıdığı şeklinde yorumlandı. Bu yorum özünde yerinde olsa da içinden geçtiğimiz sürecin tamamını göz önünde bulundurunca yetersiz kalmaktadır.

2017 yılından itibaren kabuk değiştirmekte olan siyasal rejim, 19 Mart darbesiyle birlikte tüm tuşlara basıp bölüm geçmeye çalışıyor, faşizmi giderek kurumsallaştırmak için hamle yapıyor. Yargı erkini ve kolluk güçlerini toplumsal muhalefeti bastırmak için etkin bir biçimde kullansa da sokakları tamamen pasifize etmek için yeni kanallar açmak/bulmak zorunda.

Yerel yönetimlerin potansiyeli ve gençlik hareketinin yükselişiyle her geçen gün meşruiyet krizi derinleşen AKP-MHP iktidarı için açılacak/bulunacak olan bu kanallar, iktidarları süresince etkileri altına aldıkları çeşitli grupları mobilize etmek ve milis gücü haline getirmek formülüyle ilerleyecek gibi duruyor.

İstiklal’de yaşanan olaylar ve Saraçhane’de Şehzadebaşı Camii’nde İBDA-C’nin ani mobilizasyonu, bu formülün denemelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

İBDA-C’nin Kökenleri ve Tarihçesi

Temeline Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” fikriyatını alan örgüt, 70’li yılların yükselen sınıf ve gençlik hareketinin yarattığı siyasal atmosferden kökünü almıştır. Örgüt, muhafazakâr-islamcı kitlelerin uğrak noktası Milli Selamet Partisi’nin gençlik kolu olan Akıncılar’ın da kurucuları arasında yer alan Salih Mirzabeyoğlu tarafından 80’li yılların başlarında kuruldu.

Necip Fazıl “Büyük Doğu” fikriyatını, İslam’ın yeni zaman ve mekân problemlerine uygulanışından doğan bir dünya görüşü olarak sunar. İslam anlayışını yenilemek temel tezi etrafında, İslam tarihinin siyasî, kültürel, ahlaki, estetik ve entelektüel yönlerden bir muhasebesini yapar ve “Başyücelik” ismi altında bir “ideal İslami devlet” modeli ortaya atar.

Türkiye’de aydınlanma-modernleşme düşüncesinin, sivil-ordu-bürokrasi etrafında şekillenen ve batı merkeziyetçi şablonlarla ilerlediğini düşünen Necip Fazıl, batı materyalizmine karşı doğu idealizminin ve İslam külliyatının etrafında şekillenen yeni bir aydın kimliği yaratma arayışındaydı.

Bu arayışa cevap niteliği taşıyan anlayış, Milli Selamet Partisi’nden Büyük Doğu fikriyatını benimsemedikleri gerekçesiyle ayrılıp Akıncı Güç dergisi etrafında toplanan Salih Mirzabeyoğlu ve arkadaşlarında açığa çıktı. Böylece Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu ortaklığı Necip Fazıl 1983’te hayatını kaybedene dek sürdü.

Necip Fazıl’ın yokluğunda ve 12 Eylül döneminin sona erip sivil siyasetin başlamasıyla birlikte Özal’ın Siyasal İslam için açtığı boşluklardan da yararlanan Salih Mirzabeyoğlu, 80’li yılların ortalarında İBDA-C’yi kurdu.

Örgütün ilk ses getiren eylemleri 90’lı yıllar ile birlikte geldi. 1990 yılında Körfez Savaşı’na karşı protestolar düzenlendi, 1997 yılında Beyazıt Meydanı’nda “Cuma Eylemleri” adında şeriat düzenin sağlanması için her cuma, cuma namazı sonrası protestolar tertip edildi.[1]

90’lı yılların diğer önemli yanı kontrgerilla faaliyetlerinin ve faili meçhul cinayetlerin yaşanmasıydı. İBDA-C’nin bazı kaynaklarda Madımak Katliamı, Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu cinayetlerinde rol aldığı iddia edilmiştir.[2]

Örgütün örgütsel şablonu ise “kendinden zuhur diyalektiği” olarak adlandırdıkları bir yapılanma tekniğidir. Bu tekniğin gereği olarak, herhangi bir hiyerarşik irtibata girmeksizin bağımsız hareket biçimi örgüt pratiğinin temelidir. “Cephe faaliyetleri” birbirinden bağımsız kişiler tarafından yürütülmektedir. Bu yapısal şablon dolayısıyla örgütün hangi eylemlerde ve saldırılarda aktif rol aldığı kesin olarak bilinememektedir.

28 Şubat sürecinde İBDA-C örgütüne liderlik yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine giren Salih Mirzabeyoğlu, 2016 yılında “laik ve demokratik devlet düzenini benimsemeyen, yerine dini esaslara dayalı yeni bir dünya düzeni hedefleyen bir sistem karşıtı ve muhalif” olduğu, ancak İBDA-C oluşumuyla organik bağına ilişkin hiçbir somut ve inandırıcı kanıt mevcut olmadığı gerekçesiyle tahliye oldu.[3] Tahliyesinden iki yıl sonra 2018’de hayatını kaybetti.

Siyasal İslam ve Paramiliter Güç

Kısaca örgütün ve liderinin önemli noktalarından bahsettikten sonra örgütün güncelde rejim ile ilişkisinin geldiği noktayı açmak gerekiyor. AKP iktidarında çeşitli tarikat, cemaat ve islamcı grupların devletin bürokrasi aygıtında etkin rol aldığı ve ticarileşerek sermaye grupları haline geldiğini hatırlamak önemli olacaktır.

Siyasal islam, rejim tarafından kullanılan bir söylem olduğu kadar, ticarileşen ve üstyapıda çeşitli konumlar tutan tarikat, cemaat ve şeriatçı gruplar aracığıyla kültür ve rıza üretimini bu kanallar tarafından sağlamaktadır. Buna benzer kanalların yetersiz kaldığı ve iktidarın meşruiyetini kaybetme korkusu yaşadığı konjonktürlerde sokakları pasifize etmek ve yükselen muhalif hareketleri bastırmak için, şeriatçı gruplar 90’lı yıllarda olduğu gibi kontrgerilla biçiminde kullanılma potansiyeli de taşımaktadır.

Yakın tarihte buna benzer bir süreci üniversiteli gençlik hareketi ve toplumsal muhalefetin yükselişte olduğu 2015 genel seçimleri sonrası AKP’nin tek başına iktidar olamadığı süreçte yaşadık. Seçimlerin hemen ardından IŞİD tarafından düzenlenen Suruç Katliamı, Ankara Gar Katliamı ve Amed Miting Katliamı yaşandı. Failler yargılanmadı ve suçları örtbas edildi.

Yine faşizmin hamle yaptığı benzer bir sürecin içine girerken IŞİD’in güç kaybetmesi ve neredeyse tümüyle yok edilmesinin ardından şeriatçı milis gücü konumundaki boşluğu doldurma misyonunu İBDA-C üstlenmiş olabilir. Suriye’de HTŞ’nin iktidara gelmesi ve son yıllarda Orta Asya ve Kafkaslardaki çetelerin ve şeriatçı grupların İstanbul’a yönelmesi, örgüt için yeni örgütlenme kanalları açmaktadır. Leman Dergisi deneyinde İBDA-C’nin mobilizasyon potansiyelini gören siyasi iktidarın, bu potansiyeli farklı biçimlerde yeniden kullanması muhtemeldir.

Sonuçlar ve Olasılıklar

İki noktayı vurgulamamız gerek.

İlki, bu durumun yalnızca Türkiye ve/veya siyasal islam ilgili olmadığı. Dünyada faşist rejimler tarihinde rejimin paramiliter milis güçleri sokağı pasifize etme görevini üstlenmişti. Faşist rejimlerin paramiliter güç ihtiyacı faşizm üzerine sürdürülen tartışmalarda da merkezi bir rol oynamaktadır. Hatta birçoklarına göre faşizmin ayırt edici özelliği bu paramiliter güçlerin varlığında yatmaktadır. Bu metin içerisinde bu tartışmaları yapma hedefimiz yok. Fakat yine de paramiliter güç ile faşizm ilişkisini özetlemek gerekirse, ilişkinin temeli doğrudan resmi devlet aygıtının bir parçası olmayan ve resmi devlet aygıtının kendi iç dinamikleri dolayısı ile gerçekleştiremeyeceği şiddet eylemleri, rejime sadık bir paramiliter tarafından gerçekleştirilecektir. Bu vesileyle de hem muhaliflerin üzerindeki baskı gücü çok artacak, hem de bu baskı ve saldırıların devlet tarafından üstlenilmediği noktalarda, devletin sorumluluğunu gizleme ve rıza inşasını sürdürme imkânı açığa çıkacaktır. Mussolini iktidarındaki Kara Gömlekliler ve Hitler’in SS ve SA’ları buna örnek verilebilir.

Klasik faşizm tanımlarına karşı yeni ortaya atılan faşizm teorilerinin doğruluk payını ve Türkiye’de rejim ve/veya faşizm tartışmalarını detaylı bir şekilde değerlendirmek bu metnin hedeflerini aşacaktır. Fakat yine de karlılık krizine karşı baskıcı yöntemler uygulayan ve toplumsal meşruiyetini giderek kaybeden bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bu gerçeklik karşısında AKP-MHP rejiminin toplumsal muhalefeti baskılayarak ve savaş politikalarını uygulayarak faşizmi Türkiye’de tam olarak idame etmek istediği ve kurumsallaştırmak için hamleler attığı su götürmez bir gerçektir. Türkiye’de paramiliter milis gücü tartışmalarını bu hamlelerin bir deneyi olarak okumak gerekir.

Özetle otoriter-baskıcı niteliği tartışmasız olmakla beraber, rejimin faşizm niteliği üzerindeki tartışmaları düşündüğümüzde paramiliter bir gücün oluşması çok önemli bir eşiği ifade etme potansiyeline sahip. Eğer böyle bir güç kalıcılaşırsa, rejimin şiddeti mobilize edebilme gücü ve buna paralel olarak sömürü kapasitesi de önemli bir sıçrama yaşayacaktır.

İkincisi ise milis gücü potansiyelinin sadece İBDA-C üzerinden okunmaması gerekliliği. 70’ler günümüze devrimci hareketin karşısında dikilen Ülkü Ocakları’nın artık rejimin doğal bir bileşeni olduğu bizzat devlet tarafından teşvik edilen bir kurum olduğunu unutmayalım. “Barış Süreci”nin ülkücü camiayı “yumuşattığı” gibi iddialar yanlıştır, zira okullarımızda ve alanlarda hala daha provokasyon ve saldırı girişimleri sürmektedir.[4]  Yine “Barış Süreci” sağdan bir eleştiri getiren ve Saraçhane eylemlerine katılan “Zaferli, seküler milliyetçi, ulusalcı” gençlerin aynı zamanda devletlü bir kesim olduğunu, kritik dönemeçlerde devleti ve rejimi koruma-destekleme eğiliminde olduğunu ve her daim rejim tarafından provoke edilerek mobilize edilebilme potansiyelinin olduğunu unutmayalım.

AKP-MHP rejimi, tüm potansiyelleri homojen bir yapıya sahip olamadıkları aynı anda mobilize edecek güce erişmek için “din, savaş, bayrak” gibi burjuva anlamda birleştirici hamasi söylemleri kullanarak mobilizasyon deneylerine devam edecektir.

Özellikle yükselen gençlik hareketine karşı üniversiteler ve büyük şehirlerde ortaya çıkabilecek bu girişimlerin risklerini gözetip örgütlü mücadelemizden bir adım geri adım atmadan alanlarda ve okullarımızda mücadelemizi sürdürmeliyiz.


Kaynakça

[1]     https://www.youtube.com/watch?v=p-isg_FK3RU

[2]     https://web.archive.org/web/20180308045705/https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/can-atakli/yuzleri-hic-kizarmiyor-bile-2273120/

[3]     https://www.ntv.com.tr/turkiye/mirzabeyoglunun-beraat-gerekcesi,4wz2nQIfC0apYr_oiD68Cg

[4]     https://x.com/0zgurlukcugnclk/status/1928125680518123964

Yazar