Özgürlükçü Gençlik 15. Kampımızı başarı ile tamamladık. Kamp, katılan her birimiz çok farklı bir deneyimdi. Sosyalist bir toplumun inşası yolunda mücadele yöntemlerini tartıştığımız, gençlik mücadelesinin yükseltilmesinin yollarını aradığımız 3 gün geçirdik. Ama bunun yanında sosyalist bir toplumsallığı, kolektif bir yaşamı 3 günlüğüne de olsa tecrübe etme imkânı bulduk, bu imkânı hep beraber inşa ettik. Bu kamp gibi imkanlar muktedirlerin yarattığı alternatifsizlik algısının ne kadar gerçekdışı olduğunu bizzat gördüğümüz, kolektif bir toplumsallığın imkanını ve değerini tecrübe etmemizi sağlıyorlar. Bu yazımız kampa katılan, farklı il ve üniversitelerden birçok yoldaşımızın kampa dair hislerin, düşünceler ve değerlendirmelerinden oluşuyor. Tüm yoldaşlarımıza değerlendirmeleri için çok teşekkür ederiz. Önümüzdeki yıllarda da kamplarda ve alanlarda bir araya geleceğimize, gençlik mücadelesini hep beraber yükselteceğimize inancımız tam.

Nehir – ODTÜ
Bu eylül ayında katıldığım 15. Gençlik Kampı benim için çok özel bir deneyimdi. Zeytin ağaçları, Ege denizinden esen rüzgar, yoldaşlığın sıcaklığı ve bilincimizde kalan, birbirinden güzel atölye ve paneller… Dört bir yanımızı savaş ve yoksulluk sarmışken, her gün biraz daha umutsuzlaştırılırken umudu mücadelede bulmanın, özgürlük için emek harcamanın ve o emeği birileriyle paylaşmanın sıcaklığını hissettim bu kampta. Üç gün boyunca her şeyi dayanışma içinde, hep birlikte hallettik. Rekabetle değil, dayanışmayla yol yürümenin önemini bir kez daha anlamış oldum kampın her anında. Bir sonraki Özgürlükçü Gençlik kampını sabırsızlıkla bekliyorum.
Ekin – Hatay
Kamp benim için çok güzel bir deneyimdi. Hayatımda, 19 yaşımdaki anlam arayışımda, aitlik hissini bu denli derinimde hissettiğim ilk yerdi. Kendime, olmak istediğimi kişiye yakın hissediyorum. Doğru yerdeyim, doğru insanlarla doğru şey için mücadele ediyorum.

Esma – İstanbul Üniversitesi
Özgürlükçü Gençlik 15. Gençlik Kampı, kolektif yaşamın temel dinamiklerini yalnızca kitaplardan ve tartışmalardan değil; başka bir yaşamın mümkün olduğunu gösteren bu somut deneyimle bizzat yaşayarak öğrenmemi sağladı.
Kampın her anı bireysel çabanın değil ortak üretimin ürünüydü. Karar alma süreçlerinden panellere, atölyelere, temizlikten ulaşıma, yemeklerin nasıl sağlanacağına kadar her şey ortak iradeyle şekillendi. Bu, yalnızca birlikte çalışmak değil; birlikte düşünmek, birlikte üretmek ve birlikte dönüştürmek demekti. Bu deneyim birey olmanın ötesinde kolektif bir özne olmayı hissettirdi.
Dayanışma kampın en canlı damarlarından biriydi. Yorulduğunda yaslanacağın bir omuz, tartışırken yargılamadan dinleyen bir kulak, sustuğunda seni cesaretlendiren bir söz… İşte bu dayanışma, bireysel sınırları aşarak ortak bir güce dönüşmemizi sağladı. Kapitalist sistemde, çürük kokuşmuş zihniyetin bize dayattığı bireyselciliğe, rekabetçiliğe, umutsuzluğa karşı dayanışmayı kullandığımızda aslında bizi daha çok besleyen alternatif bir toplumsal bağın, bazen doğrudan bazen dolaylı olarak, sistemin yanılttığı veya yanıltmaya çalıştığı bireyleri gerçekten özneleştirebileceğini bir kez daha görmüş olduk.
Ve evet bütün bunların merkezinde örgütlülük hali yatıyordu. Örgütlü bir şekilde bir araya gelmek, yalnızca kampın düzenini kurmakla kalmadı; geleceğe dair irademizi de büyüttü. Tartışmalarda açığa çıkan ortak akıl, alınan kararlarda hissedilen kolektif irade, örgütlü yaşamın nasıl bir enerji yarattığını gösterdi. Kampta, örgütlülüğün, yalnızca birlikte hareket etmenin teknik bir biçimi değil; geleceği kurmak için bugünden sahip olabileceğimiz en önemli potansiyel gücümüz olduğunu birbirimize sıklıkla hatırlattık.
Kolektif yaşam bir hayal değil; bugün, burada kurulabilecek hatta belki de geri dönebileceğimiz doğal bir gerçeklik. Ortak üretim, dayanışma ve örgütlülük yalnızca kamp günlerine ait değerler değil elbette, bütün bunlar tüm hayatımıza taşımamız gereken pratikler. Çünkü biz yan yana geldikçe, başka bir dünyanın açılmaz denen o kapılarını aralayabiliyoruz.

Nisa – Mersin Üniversitesi
Bu benim ilk Özgürlükçü Gençlik kampımdı. Bakış açıları, görüşleri bana benzer ve aynı olan gençlerle beraber üç gün geçirmek benim için çok keyifliydi. Hepimizin bazı görevleri ve sorumlulukları vardı; aynı ortamı, aynı çadırları, aynı hissiyatları paylaștık. Gün içinde çeşitli atölyelere, panellere, etkinliklere katıldık. Beraber şarkılar söyledik, aslında gündelik, bireysel dertlerimizin ortak olduğunu fark ederek ve bunları beraber aşabileceğimizi anladık, hem kendimizi geliştirdik hem de eğlendik. Bütün bunlar bana komün bir hayatı anımsattı. Daha çok vaktimizin olmasını, sistemin getirdiği gündelik dertlerimizin olmadığı komün bir yaşamda olacağı gibi kendimizi gelişimimize ve eğlendiğimiz alanlara adamayı, daha çok dostlarımızla ve yoldaşlarımızla vakit geçirmeyi istedim. Benim için çok eğlenceli ve verimliydi. İlk Özgürlükçü Gençlik kampımdı ama son olmayacağına eminim. Bir sonraki kampı heyecanla bekliyorum.
Nehir – Hacettepe Üniversitesi
Bu yıl Eylül ayında katıldığım Özgürlükçü Gençlik 15. Gençlik Kampı benim ilk kamp deneyimimdi. Çok fazla yoldaşla ilk kez yüz yüze tanışmış oldum. Başlarda fazlasıyla gergin ve çekingen olsam da kısa sürede bu hissi aşabildim. Yemek sohbetlerinde, birlikte edilen danslarda ve söylenen şarkılarda sımsıcak bir hep birliktelik hissettim. Atölyelerde ve panellerde de çok şey öğrendim ayrıca, her saniyesinden verim almak için çabaladım. Belki de o üç gün, yıllardır geçirdiğim en huzurlu ve en sıcak günlerdi. Başka bir yol olduğunu bir kez daha hatırlamış oldum. Bütün yoldaşlarıma o güzel anlar için minnettarım.

Emin – ODTÜ
Kamp bizi sıkça özgürlük üzerine düşünmeye iterken özgürlüğü hissedebildiğimiz bir ortamdı da aynı zamanda.
Hem örgütün hem bireysel olarak yoldaşların özgürlüğe dair sistemin dışında düşünüş ve yaklaşımlarını görüp direkt temasta bulunmam “örgütlen, özgürleş” sloganının sistem içerisinde varolan benim için nasıl bir anlam taşıdığını göstermiş oldu.
Buna ek olarak ekoloji, kültür-sanat ve feminist alanlardan yoldaşların katılımları ve söyleşileriyle hem diğer mücadele hatlarının gerekliliğini hem de sorunların ortak kaynağı olan patriyarkal-kapitalizmin vahşetini ve çelişkilerini teorik ve pratik olarak tartışmış olduk.
Ve son olarak direkt Özgürlükçü Gençlik üyesi yoldaşların gerçekleştirdikleri konserler ise günün sonunda sanatın, özgürlük mücadelesi çerçevesinde en anlamlı halini alırken hem de dayanışma sırasınca bizi kenetleyebilecek bir unsur olduğunu hatırlattı

İrem – Cerrahpaşa
Bu yıl, “Özgürlük Sen Neredeysen Orada!” şiarıyla düzenlenen Özgürlükçü Gençlik 15. Gençlik Kampı’nda bir araya geldik. İstanbul’dan, 19 Mart’ta barikatları aşarak tarihe şekil vereceğimizi bir kez daha hatırlatan gençliğin gücüyle birlikte İzmir’e doğru yola çıktık.
Kampımızın ilk gününde yapılacak atölyelerde Felsefe Atölyesini seçtim ve atölyeye kayıt oldum. Gündelik hayatın en merkezi sorularından birisi olan “Özgürlük Nedir?” sorusu etrafında beyin fırtınası yaptık ve ‘özgürlük’ kavramına bireysel, toplumsal, politik ve psikolojik bakış açılarından yaklaştık.
Kampımızın ikinci gününde Ortadoğu’da Emperyalist Savaş ve Barış Hareketi söyleşisinde kapitalizmin üzerine kurulu olduğu sınırsız rekabet ve sömürü sisteminde savaşlara karşı barış hareketlerini yükseltmenin zorunluluğunu konuştuk. Toplumsal hafızamızı korumak amacıyla, söyleşimizin sonunda son yüzyılda gerçekleşen barış hareketlerinden söz ettik. 20. ve 21. yüzyıllarda yaşanmış savaşların doğurduğu kitlesel barış hareketlerinin büyüklüğünden söz edildiği zaman, şaşırmamak elde değildi. ABD’nin 19 Mart 2003’den, 1 Mayıs 2003’e kadar süren Irak işgaline karşı yapılan protestoların, Dünya tarihinin en büyük eş zamanlı protestosu olduğunu öğrendim.
Günün ilerleyen saatlerinde Türkiye Siyaseti, Emek Rejimi ve Gençlik panelinde Türkiye’deki Siyasal İslamcı geleneğin, iktisadi çıkarlar doğrultusunda tarih sahnesinde nasıl ortaya çıktığını, bununla birlikte mevcut iktidarın ve ittifakta oldukları siyasal ve toplumsal güçlerin oynadıkları rol üzerine konuştuk. Türkiye’nin siyasi iklimini değerlendirmeden önce, bu iklimi değiştiren durumları, olayları ve aktörleri öğrenmenin kıymetli olduğunu düşünüyorum.
İkinci gün de ilk günkü gibi kolektif şekilde düşünüp, ürettiğimiz Toplumsal Cinsiyet, Herbaryum, Baskı ve Politik Karikatür Atölyelerinde bir araya geldik. İkinci gün Politik Karikatür Atölyesi’ne kayıt oldum. Politik Karikatür Atölyesi’nde, politik karikatürün tarihi üzerine bilgiler edindik. Bireysel olarak hazırladığımız karikatürlerin yanı sıra, atölyenin sonunda ortaklaşa belirlediğimiz ‘Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ isimli politik karikatürü de hazırladık. Herkesin sırasıyla çizimini, çizgisini veya kısa ve öz fikrini eklediği karikatürümüz ortaya çıktı.
Kampımızın 3. günü, 1. ve 2. günlerinde katılmış olduğumuz atölyelerin sunumları ile başladı. Atölyelerde kolektif şekilde düşünüp, ürettiklerimizi arkadaşlarımıza sunduk. Atölyeler içerisinde çalışmalarını en çok beğendiğim atölyeler Tiyatro Atölyesi ve Ritim Atölyesi oldu. 🙂 Kampımızın üçüncü gününün devamında ise Özgürlük ve Ebedi Barış için Komünizm ve Örgütlülük söyleşinde yer aldık. Ulus devletlerin ve yarattıkları kapitalist sınıfların varlıklarını devam ettirebilmek ve gerek dünya genelinde, gerekse ülke genelinde sömürüyü yaygınlaştırmak için barışın önünde oluşturdukları engeli; bunun gençliğe etkilerini ve bu engeli kaldırabilmek için mücadelemizi nasıl şekillendirmemiz gerektiğini konuştuk.
Son olarak oluşturduğumuz ekiplerde bir araya gelecek üç gün boyunca değerlendirdiğimiz konular çerçevesinde bu dönem gençlik mücadelesini ne şekillerde, hangi araçlar ile verebileceğimizi; üniversitelerdeki sorunlarımıza nasıl müdahale edebileceğimizi birlikte tartıştık.
Kampımızdaki söyleşiler, paneller ve atölyeler mücadelemizi üniversitelerde, sokaklarda ve hayatın her alanında sürdürmekteki isteğimizi kararlılığa dönüştürdü.

Rümeysa – Dokuz Eylül Üniversitesi
Özgürlükçü Gençlik 15. Gençlik Kampı, kamp olmanın ötesinde farklı şehirlerden farklı üniversitelerden ya da liselerden gelen arkadaşlarımız ile bizi ortak noktada buluşturan, benzer duyguları paylaştığımız sıcak bir ortamdı. Atölyelerin, panellerin dışında serbest zamanlarımızın olması; bizim sosyalleşmemize, tanıştığımız yeni insanlarla çeşitli konularda sohbet etmemize fırsat tanıdı. Hiç tanımadığım insanlarla tanışıp bir anda derin sohbetler etmek beni çok iyi ve rahat hissettirdi. Kamp ortamında dayanışma olması, yemeklerin birlikte yenmesi, aynı saat dilimi içinde aynı şeyleri hep birlikte yapmamız ve bir iki gün içinde yeni tanıştığımız arkadaşlarla bağ kurmamız kampı benim için çok özel kıldı. Birlikte nice kamplara.
Kaan – Ege Üniversitesi
Bu yıl benim ilk gençlik kampı deneyimimdi. Kendim veya ailem dışında ilk kez dostlarımla beraber bir kamp yapmam, birtakım kişisel mücadelelerle geçen bu yazdan sonra içimdeki stresi ve özlemi atabilmeme çok yardımcı oldu. Gençlik olarak böyle bir kamp düzenleyebilmemiz, medeniyetten uzak bir yerde komünal yaşamdan ve birliktelikten çıkabilecek sonuçları gösterdi.
Hem İzmir’den hem de ülkenin her bir yanından gelen yoldaşlarımızın katkılarıyla, iki gece üç gün olsa bile sosyalist bir dünyanın nasıl olabileceğini, dayanışmanın neler başarabileceğini, herkesin elinden ne geliyorsa ortaya koyduğu ve kimsenin bencil olmadığı bir yaşamın düşünüldüğünden zor olmadığını kanıtladık. Üstelik ülkemizdeki ve dünyadaki politik çerçevenin tartışılıp ön plana koyulduğu paneller ve söyleşilerle beraber kampın hem mutlu eden hem düşündüren yanlarını gördük.
Sabahları aynı saatte kalkmamız, yemekleri aynı anda yememiz, geceleri aynı saatte uyumamız bile özgür dünyanın içinde gerekli olan toplumsal disiplini temsil ettiğini gördük. Türlü etkinlikler, paneller, atölyeler, konserler ve sosyalleşme zamanlarıyla dolu dolu geçen üç günün ardından bu kampın hatıralarının aylar, yıllar boyunca konuşulacağına eminim.
