Solidaires étudiant-e-s ile Röportaj – 2. Bölüm

Madagaskar’dan Fas’a, Fas’tan Nepal’e, Nepal’den Sırbistan’a, Sırbistan’dan Fransa’ya, Fransa’dan Türkiye’ye… Dünyanın dört bir yanı gençliğin isyan ateşiyle alev alev yanıyor. Otoriterliğe, devlet ve polis şiddetine, baskıya, bürokrasiye, yolsuzluğa, faşizme karşı; gelecekleri, özgürlükleri, hakları için, gençlik mücadele ediyor. Yerel bağlamların özgüllüğü önemli olsa da gerçekleşen krizler kapitalizmin dünyanın bütününde ürettiği çelişkilerden doğmaktadır. Bugün emperyalizmin ve sermayenin genişleyecek yer kalmayana kadar yayılmasıyla yaşattığı krizler, yükselen faşist dalga; bu olgulardan doğan, karşı karşıya olduğumuz tehlikeler ulusal sınırlara sıkışmış durumda değildir. Bu çerçevede ulusal sınırlara sıkışık kalmış bir mücadele biçiminin, sistemi kökünden sarsacak devrimci bir dönüşüm yaratamayacağı bir gerçekliktir. Bugün sermaye sınıfı dünyanın dört bir yanını sömürürken nasıl kendi ulusal sınırları içerisinde var olmuyorsa, buna karşı geliştirilecek mücadele biçimi de ulusal sınırlar içine sıkışmış olmamalıdır. Bu durumda örülecek uluslararası ittifaklar, bağlantılar, dayanışmalar enternasyonalist devrimci mücadelemiz için bir gerekliliktir.

Uluslararası ittifak ve bağlantılarımızın bir parçası olan, Fransa’da faaliyet yürüyen öğrenci sendikaları federasyonu Solidaires Etudiant-e-s ile mücadele pratiklerine dair bir röportaj gerçekleştirdik. Solidaires Etudiant-e-s; faşizme karşı mücadele, neoliberal ekonomik politikalara karşı mücadele, feminist mücadele, ekoloji hareketi, LGBTİ+ hareketi ve bunlarla birlikte güncel durumumuzu etkileyen durumlara, içerisinde mücadele verdiğimiz alanlara ve başka birçok gündeme dair sorularımızı yanıtladılar.

Yanıtlarının ilk bölümünü daha önce sitemizde yayınlamıştık. İlk bölüme: https://ozgurlukcugenclik.org/solidaires-etudiant-e-s-ile-roportaj-1-bolum/ linki üzerinden erişebilirsiniz. Röportajın kalan yarısını ise bu yazının içeriğini oluşturmakta.

Solidaires Etudiant-e-s’ten yoldaşlarımıza sorulara yanıt verip bakış açılarını bizlerle paylaştıkları için teşekkür ediyoruz ve devrimci selamlarımızı iletiyoruz.

8. Neoliberalizmin ilkelerinin “küreselleşme” adı altında empoze edildiği bir kültür ve sanat yaklaşımına karşı nasıl bir yol izlenmelidir?

Kültürün kendisini meta olmaktan çıkarmalıyız ve bu yapılması kolay bir iş değil: Fransa’da, kamu tarafından sübvanse edilen kültür, güncel bütçe kesintilerinden dolayı yok olma tehlikesi altında. Meta olmayan kültürel üretim alanlarını (Fransa Ulusal Kütüphanesi, bölgelerin kültür bütçesi, sanatçıların korunan statüsü vb.) kurtarmaya çalışan mesleki SUD Culture (kültür) sendikası ile ilişki içerisindeyiz. Toplumsal hareket aynı zamanda kendi kültürünü de geliştiriyor. Ana görevlerimizden biri olmamasına rağmen, her mücadelede, üniversite işgallerinde, eylem kortejlerinde sanat üretimlerinin miktarı bizi şaşırtıyor. Özerk kültürün güçlü bir çekiciliği var ve artık devletin otoriterliğine karşı çıkan “Free Party”’ler ve sayısız aktivist festivaller gibi sayamadığımız kadar kültürel girişim var. Dolayısıyla arındırılmış ve neoliberal kültüre karşı koymak için, militan bir karşı kültür üretmeliyiz. Bu sadece söylemimizi görünür kılıp ve militanlığımızı daha eğlenceli hale getirmiyor, aynı zamanda halk kültürünün meşru kültür tarafından ezilmeyeceğini de gösteriyor. Neoliberal küreselleşmeye karşı, küresel bir halk kültürünü benimsiyoruz. Ve iyi bir enternasyonalist eylem her zaman Fransız, Kürt veya Filistin halklarının yerel danslarının paylaşıldığı bir akşamla sonlanır.

9. İklim krizine karşı küresel mücadelede öğrenci örgütlerinin yeri nedir?

Bugün fark ediyoruz ki, aşırı sağa karşı olan ve yaşam koşullarımızın acilen iyileştirilmesi mücadelelerine bu kadar gömüldüğümüz için, ekoloji, öğrenci sendikaları hareketlerinde gücünü kaybetmiş durumda. Ancak şu bir gerçek ki ekolojist bir mücadele olmadan kalıcı bir gelişim olmayacaktır. Dolayısıyla ittifaklar kurmalıyız: iklim yürüyüşleri gerçekleştiği zaman onlara katılmalıyız ve özerk biçimde örgütlenen ekolojist girişimleri desteklemeliyiz. Örneğin Solidaires; sendikaları ve ekoloji örgütlerini bir araya getiren l’Alliance Écologique et Sociale içinde meslekler arası düzeyde bulunmaktadır, ama aynı zamanda otoyol, tarım projeleri gibi işe yaramayan ve biyoçeşitliliği yıkıcı derecede etkileyen büyük projelere karşı doğrudan eylemi destekleyen Soulèvements de la Terre içinde de yer almaktadır. Ve ayrıca şunu da belirtmeliyiz ki, ekoloji hareketi mülkiyet fetişini ve kapitalistlerin serbest birikimini etkilediği için en sert baskılara maruz kalmaktadır. Eğer Solidaires Etudiant-e-s olarak ekolojist mücadelenin sadece eğitim yerlerinde olmadığını varsayıyorsak, Soulèvements de la Terre eylemlerinde de bizi bulmanız nadir değildir.

10. Rojava’daki kadın devrimi ya da İran’daki kadınların mücadelesi ve feminist mücadeleye dair referans alabileceğimiz başka birçok güncel örnek gibi, feminist hareket antikapitalist mücadele çerçevesinde uluslararası bir boyuta erişmiştir. Patriyarka karşı uluslararası feminist mücadeleyi daha fazla genişletmek için öğrenci örgütleri hangi aksiyonları alabilir

Öncelikle, örgütlerin kendilerini yeterli ideolojik programla donatmaları gerekiyor: Fransa’daki burjuva feminist hareketi, paternalizm ve ırkçılığa dönmüş durumda. Bunu, Müslümanların başörtüsünü patriyarkaya boyun eğmeye bir araç olarak göstererek, Fransa’daki Müslüman kadınlar üzerindeki korkunç etkileri olan İslamofobi’ye alan açarak yapıyor. Dünyaya seslenen Fransız feminizmi, dünyanın her yerindeki kadınları sömürebilip onlara nasıl bir şekilde geçineceğine dair dersler vermeye çalışan liberal anlamda özgürleşmiş ateist kadının desteklenmesinden ibaret olamaz.

Fransız sömürgeciliği sömürge topraklarında, kadınların erkekler tarafından sömürülmesinin bir modeli olarak patriyarkayı yerleştirdi. Patriyarkanın küreselleşmesinde Fransız burjuvazisi önemli bir rol oynamıştır. Bizim feminizmimizin, cinsiyetçi ve cinsel şiddete, transfobi dahil olmak üzere her türlü eşitsizliğe ve tahakküm ilişkilerine karşı içeriye dönük mücadelesinde olduğu gibi dünyaya karşı da aynı yönelimini sürdürmesi gerekiyor. Bazen savaşlarda silah olarak bile kullanılabilen cinsiyetçi ve cinsel saldırılara her zaman karşı durmamız, dünyanın tüm ülkelerinde trans bireylerin özyönetimi için, din, vicdan ve ibadet özgürlüğü için mücadele etmemiz ve ekonomik sömürüye karşı mücadeleyi sürdürmemiz gerekmektedir. Öğrenci hareketinin bu materyalist feminizme küresel ölçekte katılımı, sadece liberal ve ayrıcalıklı ülkelerdeki kadınlar için değil herkes için özgürleştirici olan, kolektif küresel ölçekte bir birleşik feminizm öngörmemizi sağlıyor.

Kapitalizme gelecek olursak, kadınların ev içi emeğinden ve aynı zamanda ücretli emeğinden kâr elde eder. Emperyalist ülkelerde, ayrıcalıklı haneler ve şirketler, çocuklarına baktırarak, ev işleri yaptırarak ve sağlık sisteminin yetersizliklerini de gidererek yabancı kadınların işgücünden kâr elde ediliyor, resmi olarak onları tanımaksızın. Paris’e yakın Ibis Batignolles Oteli’ndeki temizlik işçilerinin maaşlarını önemli derecede arttırmaları ve çalışma koşullarını geliştirmeleri sendikal mücadele sayesinde olmuştur. Bu mücadele milliyet ya da din ayrımı gözetmeksizin, patriyarkaya ve kapitalizme karşı, birliğin gücü sağlamasıyla yürütülmüştür.

“Kobanê uluslararası politik bir kavga
Öğrenciler direniş ile dayanışıyor”

11. LGBTI+ öğrencilerin kampüslerde maruz kaldıkları ayrımcılık ve nefret söylemlerine karşı ne türde mekanizmalar geliştirilebilir?

LGBTI+’ insanlara yönelik yapılan ayrımcılıklara karşı mücadelemizi, yöntemlere ve taleplere ayırıyoruz. “Sıradan” öğrencilerden ziyade genellikle aşırı sağ çeteler tarafından dile getirilen nefret söylemine karşı olan taleplerimiz, yöneticiler tarafından reddediliyor. Belirtmeliyiz ki üniversitede en fazla zarara yol açan sistematik ayrımcılık transfobidir. Yasal olarak medeni durumda değişmese bile yönetimlerin isim kullanma hakkına saygı göstermesini, bunun burs kazanmaya, konaklamaya veya başka bir idari işleme engel olmamasını ve pedagojik alanda ve üniversitedeki sağlık alanlarında hiçbir ayrımcılığın yapılmamasını talep ediyoruz. Son nokta üzerine, LGBTI+ kimlikleri dahil eden bir öğretim için temel taleplerimizi geliştirmeliyiz, örneğin trans bireylerin sağlığının tıp ve eczacılık çalışmalarında temsil edilmesi gibi. Progresif öğrenciler bu alanlarda ilk talep edenlerdir. Dahası, başka ülkelerin aksine Fransa’daki psikoloji programlarında daima gerici bir psikanaliz öğretiliyor, LGBTI+ kimliklerini patolojikleştiren söylemleri taşıyabiliyor bu programlar, bundan kurtulmalıyız.

Mücadele yöntemlerimiz ise, dilekçeler yazmak, müzakereler yapmak, taleplerimizi sadece üye çevremizin katılacağı değil herkesin katılabileceği herkese açık en geniş katılımlı öğrenci toplantıları gerçekleştirmekten oluşuyor. Tartışmalar düzenliyoruz, filmler yayınlıyoruz ve ayrımcılıklara ve gündelik hayatlarında zorluklarla karşı karşıya kalan öğrencilerin sorunlarına kulak veriyoruz. Gerektiğinde karşılıklı desteği sağlamak için gizliliği önceleyen, trans bireyler için özel bir yardım hattımız bulunmaktadır. Üyelerimiz için ise, federasyondaki trans bireylerin federasyon içindeki çıkarlarını gözeten karma olmayan iletişim kalanları da mevcut. Bu konuda her zaman öncü bir gücüz ve basit bir talep üzerine birçok üniversitede isim değişikliği hakkının üniversite tarafından tanınmasını sağladık ve LGBTI+ taleplerini genel olarak daha fazla desteklemeye öğrencilerin karşılıklı yardımlaşma ağlarıyla, Onur Yürüyüşlerinde yer alışımızla (Onur Yürüyüşlerinin örgütlenmesinde de bulunduk aynı zamanda) savunmaya devam ediyoruz. Bununla birlikte toplumsal dönüşüm perspektifinden bakarak, LGBTI+ bireylerin mücadele örgütleri ile olan bağlantılarımız sayesinde ilgili kişilerin birbirine ulaşmasını sağlıyoruz, cinsel sağlığı ve toplumsal ilişki ağlarını destekliyoruz bu sayede.

12. Ulusal sınırları aşan ortak mücadele hattı oluşturmak fikrine, örneğin Uluslararası Öğrenciler Birliği isminde bir örgüt kurmak gibi, nasıl yaklaşıyorsunuz?

Bu fikir bizi savunduğumuz enternasyonalist ilkeleri göz önünde bulundurduğumuzda oldukça heyecanlandırıyor. Bu tür bir Enternasyonal’i hayata geçirmek için gösterilen çabaların daha da sürdürüleceğini görmezden gelemeyiz, ama bunun ortaya çıkışına dair olumlu sinyaller görüyoruz: Filistin halkına yönelik yapılan soykırıma karşı olan mücadelenin uluslararası boyuttaki başarıları, Universities At War ağı, öğrencilik özelinde olmasa da Kürt halkının girişimi olan Youth Writing History ağı gibi başarılı örnekleri verebiliriz bu konuda. Özgürlükçü Gençlik ile kurduğumuz ilişkiyle birlikte neoliberalizme, emperyalizme ve gericiliğe karşı, toplumsal gruplar arasındaki her türlü tahakküm ilişkilerine karşı ve kamusal özgürlükleri, toplumsal hareketleri, vicdan özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü, akademik özgürlüğü bastırma girişimlerine karşı, küresel olarak herkesin erişebildiği bir yüksek öğrenim için, küresel bir inisiyatif ve öğrenci mücadeleleri ağı kesinlikle geliştirebiliriz. Güncel olarak bu çizgiyi paylaşan başka ülkelerden örgütlerle iletişim halindeyiz. Uluslararası bir örgüt kurmak ise, hem bunun uzun sürecek inşa süreci için emek hem de demokratik bir onay süreci gerektirecektir, ancak bunu başarmak bizi çok gururlandıracak ve mücadele eden halklar için muhteşem bir mesaj olacaktır.

“İşçi Öğrenciler Güvencesizliğe Karşı Birleşiyor”

13. Farklı ülkelerden olan gençler ve öğrenciler olarak, nasıl ortak çizgide bir mücadele hattı örgütleyebiliriz?

Üzerine konuştuğumuz bu çizgi, küresel düşünebilme ve öğrencilerin çıkarlarına onların kökenine, inancına, cinsiyetine göre karşı çıkmama erdemlerine sahiptir. Birlikte örgütlenebilmek için, emperyalizme bağlı güç ilişkilerini hesaba katan ve egemen durumundaki ülkelerde olanların buna uyum sağlamak yerine tüm halklar için aktif bir biçimde mücadele edecekleri bir çizgiye sahip olmalıyız. Bu çizginin, farklı şekillerde, tüm kıtalarda yankı bulduğunu hissediyoruz

14. Bu çeşit girişimlerin önündeki engeller neler?

Eğer çizgi birlik olmaya engel oluşturmayacaksa, her ülkeye ve örgüte dair politik ya da teknik özgünlüklerin üstesinden gelmek zor olabilir.

Örneğin, Fransa’da mücadele çoğunlukla devrimci sendikacılık aracılığıyla yürütülüyor. İlkesi siyasi partiden ayrı durmaktır fakat bu durum her yerde geçerli olmaktan uzaktır, çoğu ülkede mücadeleyi siyasi partiler yürütür. Sendikalar, Almanya’da olduğu gibi bazen itibarsızlaştırılıyor, çünkü yasa onları mücadele örgütleri olarak değil de kapitalizmin basit idarecileri olarak konumlandırıyor. Bir ülke ölçeğinde bile tüm örgütlerin uyumlu bir şekilde mücadelede birlikte hareket etmesini sağlamak zordur, tek üniter bir çizgi kabul edilse bile. İç örgütlenme biçimi de değişiklik gösterebilir: Solidaires Etudiant-e-s federal ve özyönetimi kabul eden bir biçim ile işliyor ve hiyerarşileri reddederek sendika üyelerine güçlü bir özerklik bırakıyor. Başka eğilimler vardır ve bazen de aynı politik hedefleri takip ederler.

Bir öğrenci mücadele enternasyonali oluşturmak istiyorsak, aynı hedefleri takip ederken aynı zamanda bağlamlara ve yerel tarihselliklere göre şekillenen eyleme geçme biçimlerinin çeşitliliğini kabul etmek zorundayız. Bu, kıtalara yayılan bir örgütü demokratik olarak canlandırmak için gerekli örgütsel çalışma miktarının bile önündeki en büyük engel olabilir.

Yazar