Giriş
Gülsuyu’nda uyuşturucu çeteleri tarafından katledilen Hasan Ferit Gedik, ülkücü mafyalar tarafından Bahçelievler’de katledilen 7 Türkiye İşçi Partili genç ve Beyazıt’ta katledilen 7 devrimci şahsında çeteler ile mücadele eden tüm devrim şehitleri adına saygıyla…
Geçtiğimiz yıllardan itibaren hem sosyal medyada hem de ulusal basımda “Daltonlar, Casperlar, RedKitler vb.” gibi yeni nesil mafyaların varlığı konuşulmaya başlandı. Çocukluğumuzun çizgi film karakterlerinin isimlerini kullanan bu gruplar, lakapları kadar masum değiller. Motosikletlerden yapılan kurşunlamalar, uyuşturucu ticareti, küresel mafya gruplarının hesaplaşması, onlarca cinayet; bu grupların süregelen çatışmaları sonucunda işlenen suçların yalnızca bir kısmını oluşturuyor.
Bu gruplar hakkında “yeni nesil mafya” denmesinin temel nedeni sadece isimlerinden kaynaklanmıyor. Sosyal medyayı kullanış biçimleri, taşeron usulü yapılan cinayetler, devlet ile kurdukları bağ gibi etkenler eskiden farklı bir biçimde ortaya çıkıyor.
Mahallelerimizde ve gençliğin büyük bir çoğunluğunda etkisini gözlemleyebildiğimiz bu suç örgütlerinin ortaya çıkmasının arkasında yatan ekonomik, sosyolojik ve psikolojik dayanakları anlamak hem içerisinde bulunduğumuz dönemi kavrayabilmek hem de buna karşı politika üretmek konusunda elzem konumda duruyor.
Üyelerin Profilleri: Yeni Nesil Mafyalar ve Gençlik
Yeni nesil mafya üyelerinin profillerine bakıldığında, hemen hepsi yoksul mahallelerde doğup büyüyen on beş ila yirmi beş yaş aralığındaki gençlerden oluşuyor. Çoğu çok erken yaşta çalışmaya başlamış ama bir noktadan sonra çalışmayı reddetmiş ya da çalışma hayatında tutunamamış insanlar.[1]
Proleterleşme dalgasının gittikçe arttığı ve eğitimin niteliğinin her geçen gün azaldığı bir toplumda gençlik, bu tarz yapıları bir çıkış yolu olarak görmektedir. Öyle ki çete üyeleri lüks arabalar ve deste deste paralar ile poz verip sosyal medyaya atıp buradan yeni üyeler kazanmayı hedefliyor.
Gençlik, bireyin kimliğinin oturmaya başladığı, proleter olmanın çarpıcı gerçekliğinin ve toplumsal baskının farkına varılıp buna karşı kendini konumlandırdığı bir süreçtir. Küçüklüğünde ailesinde patriyarkanın, okulunda devlet ideolojisinin tahakkümü ile karşılaşan gençler, içerisinde olan yıkıcı gücü bu süreçte açığa çıkartır. Lakin yıkıcı gücünü kime ve nasıl yönelttiği maddi koşullara bağlıdır.
Burjuva terminolojisinin “radikal” diyerek tek bir küme altında topladığı grupların (sosyalist örgütler, cihatçı çeteler ve suç örgütleri) yoksul mahallerden çıkmasının sebebi de temelde budur. Sınıfsal ve toplumsal çelişkilerin en yoğun yerlerde yıkıcı güç her zaman nitel ve nicel olarak daha kuvvetli vuku bulur. Sosyalist örgütlerin alternatif olmaktan çıkması ve güçsüzleşmesi doğru orantılı olarak bu tarz suç örgütlerinin güçlenmesiyle sonuçlanır.
Bu yapıların etkin olduğu yerler ise İstanbul’da Okmeydanı, Esenyurt, Nurtepe, Bağcılar; Adana’da Hürriyet Mahallesi; İzmir’de ise Tepecik, Kadifekale gibi Kürt, göçmen ve yoksul insanların yaşadığı ayrıca az önce de belirttiğimiz konuyu ispatlar şekilde sosyalist örgütlerin eskiden oldukça güçlü mahallerden oluşuyor.
Boyun Çetesi, Daltonlar ve Baygaralar gibi çetelerin üyelerinin çoğunu 90’larda Kürdistan coğrafyasında çıkan çatışmalardan ötürü büyükşehirlere göç eden Kürt ailelerin çocukları oluşturuyor. Eskiden karşımıza çıkan “Karadenizli ülkücü mafya” tiplemesinden farklı olarak oluşmaya başlayan bu olgu Kürtlere yönelik bir ırkçılık malzemesi olarak özellikle sosyal medyada belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Buna karşılık bu mafya gruplarının sosyal medya paylaşımlarının arka planındaki yurtsever harekete mal edilen şarkıların çalması, bu grupların yurtsever hareketi romantize ederek yeni bir “alt-kültür estetiği” biçiminde ortaya çıkıyor.
Medya ve Yeni Nesil Çeteler: Alt-Kültür Estetiği
Ferhat Tunç ve Grup Yorum şarkıları, rap müzik, Yılmaz Güney replikleri, Kurtlar Vadisi ve Sıfır Bir kesitleri… Bunlar, her ne kadar alakasız gözükse de sosyal medyada yeni nesil çetelerin birlikte paylaştığı şeyler.
Kolay yoldan para kazanma ve sınıf atlama hayalleriyle yola çıkarak “uyuşturucuya savaş açma” kisvesiyle suç dünyasına giren gençlerin hikayesini anlatan Sıfır Bir gençler arasında oldukça popülerleşmişti. Kurtlar Vadisi zaten yıllardır Türkiye’de “racon” ve “erkeklik” gibi kavramlar ile suçu ve şiddeti normalize içeriğe sahip olmasıyla gündemde olan bir yapım.
Müzik sektörünün özellikle rap müzik özelinde suç çeteleriyle ilişkisi olduğu haberi gündeme gelmişti, sektörel olduğu kadar içeriğiyle de “sokağı anlattığı” söylemiyle çeteler tarafından popüler bir ürün. Öyle ki “Daltonlar şehirde” ve “Barış isteyen boyun eğecek” gibi mottolar sipariş rap şarkılarıyla yaygınlaştırılıyor.
Yurtsever hareketin romantize edilerek kullanıldığından bahsetmiştik, aynı biçimde sosyalist-sol kültüre ait Grup Yorum, Yılmaz Güney gibi figürler de karşımıza çıkıyor. Bu olgu hem yaşadıkları mahallenin sol kültürünün güçlülüğünden kaynaklanıyor, hem de kendilerine biçtikleri toplumsal rolden kaynaklanıyor olabilir.
Tüm bunları birleştirip pandemiden sonra oldukça kitleselleşen sosyal medya da etkili bir araç olarak kullanıldığında karşımıza bir nevi yeni bir “alt-kültür estetiği” ya da “suç estetiği” ortaya çıkıyor. Bu tür medya ürünleri birleştirilip bir kalıp oluşturuluyor. Bu kalıp her çeteden biri öldüğünde dramatik bir estetik ile, bir infaz yapıldıktan racon keser meydan okurcasına enerjik bir estetik ile yeniden üretiliyor ve ciddi anlamda etkileşim alıyor. Çete üyelerin sözleri bu kalıpta paylaşılıyor ve etkileşimler ile yeni estetiğin geçici bir modası oluyor.
Örneğin Ramazan Baygara’nın gerçekleştirdiği bir infazın ardından çektiği esnada arka planda çalan Erkin Koray’ın Şaşkın şarkısı bir anda popüler olmuş ve taraftar gruplarından tutun sosyal medya fenomenlerince kullanılmıştı. Artık yeni estetiğin bir parçası olmuştu.
Özellikle ana akım medyanın tekelleşmesi ve taraflılaşması, birçok genci ve muhalif grupları sosyal medya kullanmaya itmişti. Şimdi ise gittikçe kitleleşen ve önemini arıttıran sosyal medya, hem toplumun yozlaşmasının bir sonucu olarak hem de denetimin zayıflığı sonucunda yeni oluşan “suç estetiğinin” üretildiği yer haline geldi. Dolayısıyla sosyalist-solun mahallerinde olduğu kadar sosyal medyada etkin ve görünür olup bu durumu da gözetip politika üretmelidir.
Yeni Nesil Çeteler ve Politika
Suç kavramı, sınıflar mücadelesi ve dolayısıyla politikadan ayrı incelenemez. Bu her ne kadar detaylı incelenmesi gereken bir argüman olsa da kısaca değinmek durumundayız.
Sermayenin gelişimi ve modern devletin oluşumu, suç kavramını dönüştürüp farklı bir biçimde yeniden üretti. Proleter kitlelerin yoksullaşması ve şehirlere akını, örgütlenme ve devrim riskini beraberinde getirdiği için, devlet sermayenin korunması adına gözetim politikalarını ve kolluk güçlerini geliştirdi. Yoksulluğun içinden çıkıp gelen lümpen karakterlere sahip olan ve sınıf atlama hayalleriyle toplanan çeşitli gruplar “mafya ve suç çeteleri” dediğimiz yapıları oluşturdu. Bu yapılar haraç, soygun, rant yoluyla elde ettikleri para ile kendi mekanların üzerinden kara akladılar. Güç ve para sahibi elde ettikten sonra devlet ile dolaylı ya da doğrudan bir ilişki içine girdiler.
Devletin, bu tarz suç örgütlerini iki biçimde kullandığını gözlemleyebiliriz: İlki, kendine düşman olan grupları sindirmek için kolluk güçleri yerine bu tarz yapıları kullanarak medyaya faili meçhul biçiminde yansıtmak. Bu biçime Türkiye özelinde sosyalistlere ve Kürdistan’daki çatışmalara karşı olarak ortaya çıkartılan kontra gerilla tarzındaki ülkücü mafyaları örnek verebiliriz. İkinci biçim ise devletin kontrol etmekte zorlandığı ya da politik olarak tercihen kontrol etmek istemediği bölgelerde kanunun ve düzenin mafyalara bırakılması. Bu biçime de İtalya’daki Sicilya mafyası örneğinde karşılaşabiliriz. Devletin mafya ile kurduğu bu ilişkileri anlamak Türkiye’deki yeni çeteler ve devlet arasındaki ilişkiyi anlamak için önemli olabilir.
Türkiye’de Mafya-Devlet İlişkisi
Suç çeteleri Türkiye’de Osmanlı’dan beri süregelen bir kavram olsa hem politik hem de organize bir biçimde belirmesi ülkücü mafyalar ile oldu. Ülkücü mafyaların kısaca tarihselliğini şu şekilde özetleyebiliriz.
Türkiye’de sol-sosyalist hareketin büyümesiyle eş zamanlı olarak oluşan ülkücü mafyalar, başta Bahçelievler ve Beyazıt olmak üzere birçok katliama imza atmıştı. 12 Eylül’den sonra devlet ile eklemlenen ülkücü mafyalar, derin devlet ve kontra gerilla biçimine bürünerek faili meçhul cinayetler ile gündeme geldi. Susurluk’ta ise kaza yapan bir arabanın içerisinde beliren DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak, İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ ve “Mehmet Özbay” sahte kimlikli geçmişte bir çok katliamın sorumlusu Abdullah Çatlı, devlet-polis-mafya ilişkisini en net biçimiyle ortaya çıkardı. Bu skandaldan sonra genellikle MHP ve Ülkü Ocakları güdümünde ilerleyen ülkücü mafya liderleri, 2000’lerin başında Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda sanık durumuna düştü.
Ülkücü mafyalar her ne kadar kabuğuna çekilmiş gibi dursa da tabanını ve sermayesini geliştiriyor, yeni cumhuriyetin yeni paradigmasına güçlü girmeye hazırlanıyordu.
Nitekim de öyle oldu. 2017’deki başkanlık referandumuna Devlet Bahçeli’nin destek vermesiyle ülkücü mafya devreye girdi. Bir elinde bozkurt bir elinde Rabia’yla alanlarda Erdoğan’a destek mitingleri veren ve Erdoğan’ın düşmanlarını “kanlarında duş almakla” tehdit eden ülkücü mafya lideri Sedat Peker, yeni cumhuriyete dört elle sarıldı. Kaderin cilvesidir, değişen paradigmanın ve devletin mafya ile kurduğu yeni ilişki biçimini de teşhir eden Peker’in itirafları olacaktır.
Yeni Cumhuriyet! Yeni Mafya!
15 Temmuz darbe girişiminde sonra gelen 2017 ve 2018 seçimleri; tüm bürokrasi aygıtının tek merkezde toplandığı, geçmişte kazanılmış çoğu kazanımın tasfiye edildiği, sermayenin güç odaklarının ve amaçlarının yeniden şekillendiği yeni bir cumhuriyeti doğurduğunu söyleyebiliriz.
Bahçeli’nin çağrısıyla mevzilenen Peker, döneminin İçişleri Bakanı Soyluyla ters düşmüş ve tasfiye edilmişti. Bunun üzerine yurtdışından çektiği videolar ile yaptığı ifşaatlar ile devlet içindeki kliklerden ve en önemlisi Soylunun ve birtakım devlet yetkilerinin mafya ile kurduğu ilişkileri açığa çıkardı.
Peker’e göre bazı bakanların çocukları ülkeye yurtdışından uyuşturucu madde ithal ediyor, Türkiye’nin uyuşturucu rotasında önemli bir konuma geldiğini ve devlet içindeki bazı güçlerin bu ticaretten faydalanıyor, kimi mafya gruplarına imtiyazlar veriliyor, Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve ekibinin, FETÖ ile mücadele bahanesiyle iş insanlarının mal varlıklarına el koyuyordu.
Bu açıklamalardan en dikkat çekeni, uyuşturucu ticaretinden devşirilen rant meselesi. 2016’da Rahip Brunson’un tutuklamasıyla başlayan ve dönüşen para-politikalarıyla, dolar başta olmak üzere döviz kurlarının fiyatı gittikçe artıyor, Türkiye dövize ve dış ticarete muhtaç bir duruma düşüyordu. Bu durum Türkiye’yi, yabancı sermaye için cazip bir durak noktası haline getiriyordu. Böylece gümrük kontrolleri zayıflatılmış, dolar getiren her türlü metaya dört elle sarılınmıştı.
Afganistan’daki afyon üretiminin İran-Türkiye-Avrupa hattından ilerlediğini, Türkiye’de kayıt dışı alış-verişin milyarlarca doları bulduğunu ve gümrük kontrollerinin zayıflatıldığını göz önünde bulundurursak yeni nesil mafyalar için uyuşturucu ticaretinin ne denli büyük bir fırsat olduğunu anlayabiliriz.
Diğer yandan bürokrasinin tek elde tutulmasıyla çözülmeye başlayan yargı mekanizmasının caydırıcılığını ve etkinliğini kaybetmesi, “20 suç kaydı bulunan mafya üyesi bulundu.” gibi haber manşetleriyle karşılaşmamızı açıklar nitelikte. Tüm bu olguların yanına enflasyonun getirdiği ekonomik sorunlar ve hayat pahalığını da ekleyince yeni nesil mafyaların nasıl oluştuğunu ve geliştiğini gözler önüne serebiliriz.
Hem Peker’in ifşaatlarıyla hem de kontrolden çıkan mafya yapılanmalarıyla meşruiyetini kaybeden Soylu en sonunda görevden alınarak yerine Ali Yerlikaya getirildi. Yerlikaya kaybedilen kamu meşruiyetini yeniden kazanmak için daha önceden yerleri, suçları, faaliyetleri bilinen yeni nesil mafya üyelerine kahramanca(!) operasyonlar düzenleyerek sosyal medyada “mafyalara geçit yok, suç bitecek!” şiarlarıyla dolu paylaşımlar yaptı. Örneğin bunların en gündeme geleni, Yerlikaya’nın bakan olduktan kısa bir süre sonra yaptığı, 15 Temmuz’da Soylunun ağabeyi ile silahlı resmi bulunan, devlet tarafında imtiyazlara sahip olduğu iddia edilen, Ankara’nın en güçlü mafyalarından Ayhan Bora Kaplan’a yapılan operasyondu. Öyle ki operasyonda normal kolluk kuvvetleri yerine üst düzey polis yetkilileri, Kaplan’ı şiddet kullanarak gözaltına alıyor, bakanlık sosyal medyada operasyonun görüntüleri yayınlanıyordu.
Kaplan Operasyonu hem Soyluya hem de halk meşruiyetini geri kazanmak için çetelere yapılan bir gönderme yaşıyordu. Yerlikaya kısa sürede yaptığı operasyonlar ile başarılı bulunsa da suçu yaratan temel unsurlar değiştirilmediği için yeniden artan suç olayların karşısında popülerliğini ve başarı öyküsünü kaybediyor.
Dikkat Çeken Yeni Nesil Mafya Örgütleri
Barış Boyun Çetesi
1984 Malatya doğumlu olan Barış Boyun, yeni nesil mafyalar arasında dikkat çeken mafya liderlerinden biridir. 2017’ye kadar Beyoğlu’nda mahalle ölçeğinde bir gruba sahipken zamanla uluslararası suç olaylarına kadar ağları büyüdü.
Sırp mafya lideri Jovan Vukotiç cinayeti, Sarallar lideri Burhanettin Saral’a bombalı saldırı planı Barış Boyun’un dikkat çeken suç olaylarındandır. Barış Boyun’a bağlı çete, 4 farklı çete ile çatışıp basındaki verilere göre taraflar arasında 20 kişi hayatını kaybetti Barış Boyun günümüzde İtalya’da tutukludur. Türkiye’ye iadesi yapılmadı.
Daltonlar[2]
Çete, 1997 Batman doğumlu Can Dalton (Beratcan Gökdemir) tarafından yönetilmektedir. Halil Ay ve Redkitler’e karşı yaptıkları motosikletli suikastlerle bilinmektedir. Medya Berat Can Gökdemir’i henüz Daltonların lideri olmamışken 2020 yılında çıkan “50 kez gözaltına alınan hırsız 51. kez yakalandı” başlıklı haberle tanıyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Daltonlara ilişkin son olarak Kuyu-27 adıyla 6 ilde operasyon yaptıklarını çete üyelerinin gözaltına alındığını duyurmuştu. Bakanlığın Berat Can Gökdemir’e dair verdiği bilgi ise yurt dışında tutuklu olduğu yönünde. Öte yandan Daltonlar için yazılan “Daltonlar şehirde” rap şarkısı hâlâ sokak aralarında çalmaya devam ediyor.
Redkitler
Mardin doğumlu Ferhat Mardin (Ferhat Delen) tarafından yönetilmektedir. İstanbul Yenibosna’da etkindirler. Fenerbahçe futbol kulübünün Genç Fenerbahçe adıyla bilinen tribün grubunda tesirlidir. Barış Boyun ve Daltonlar çetesine yönelik husumetleri ve suikastları ile bilinmektedirler. Barış Boyun ve Daltonlar mensubu 6 kişinin Yunanistan’da saldırı sonucu öldürülmesi olayında adı geçen suç örgütlerinden biridir.
Baygaralar
1995 Adana doğumlu Ramazan Baygara tarafından yönetilmektedir. 270’ten fazla mensubu olan Adana kökenli bu çete zamanla Urfa, Kırklareli, Batman, İstanbul, İzmir, Ankara gibi geniş bir alanda yasadışı faaliyetlerde bulunmuştur. Adana yerelinde faal olan Çoğaçlar ve Şirinler çetesi ile yaşanan husumetle bilinmektedir. Ramazan Baygara’nın abisi Bedirhan Baygara, Çoğaçlar çetesi tarafından öldürülmüştür.
Sosyal medyada Sedat Peker’e hakaretler eden Cenk Çelik cinayeti Baygaralar çetesi tarafından işlenmiştir. Bir dönem Barış Boyun ve Daltonlar Çetesi ile ittifak yapmıştır. Hakkında İnterpol bülteni çıkartılan Ramazan Baygara 2024’te Yunanistan’da tutuklandı. Günümüzde hala Yunanistan’da tutukludur.
Gündoğmuşlar ve Anucurlar
1988 doğumlu İnan Anucur’un lideri olduğu Anucurlar Çetesi ve 1995 doğumlu Uğurcan Gündoğmuş’un lideri olduğu Gündoğmuşlar Çetesi İstanbul Kağıthane’de etkili olan iki suç örgütüdür. 2020’de Kağıthane’de bu iki grup arasında çıkan çatışmaya sonradan Barış Boyun Çetesi, Daltonlar, Redkitler, Halil Ay Çetesi, Ferhat Yeşilkaya Çetesi, Emrah Ayverdi Çetesi de dahil oldu. Günümüze kadar devam eden çatışmalarda çete liderleri İnan Anucur, Halil Ay, Ferhat Yeşilkaya da dahil olmak üzere 20’den fazla kişi öldürüldü.
Sonuç Yerine
Suçlunun suçlu olduğu kadar suçu yaratan toplumsal koşulların yaratıcısı da suçludur. Artan mafyalaşmanın ardında yatan toplumsal ve ekonomik çelişkileri gördüğümüz ve ona yönelik politikalar ürettiğimiz takdirde herkes için güvenli bir ortam yaratma imkanına sahip olabiliriz. Bu durumda sorumluluğumuz kendi mahallerimizde örgütlenerek yerel bir güç odağı haline gelmek, gençliğe bir alternatif olarak kendimizi var etmek, bu sorunlara dair politika üretmek ve yaygınlaştırmaktır.
Kaynakça:
https://www.birgun.net/makale/yeni-nesil-mafya-tiktokta-neden-bu-kadar-etkin-568727
https://www.bbc.com/turkce/articles/cjr3n1j7w3xo
https://vesaire.org/yeni-nesil-ceteler-yeni-nesil-suc-estetigi
https://www.bbc.com/turkce/articles/c9xxdn46x5do
https://www.evrensel.net/haber/529372/yeni-nesil-mafya-besikten-ya-hapse-ya- mezara
https://www.yenisafak.com/gundem/16-ilde-baygara-suc-orgutune-operasyon-270-supheliyakalandi-4656173
https://haber.sol.org.tr/haber/yunanistanda-6-turkun-tarandigi-infazda-baris-boyun-cetesi-izi-384141
https://halktv.com.tr/yasam/mahir-cogaci-olduren-tetikcinin-ifadesine-halktv-com-tr-ulasti-848272h
Mind Vortex YouTube kanalı: https://www.youtube.com/@Mindvorteks
[1] https://www.birgun.net/makale/yeni-nesil-mafya-tiktokta-neden-bu-kadar-etkin-568727
[2] https://www.evrensel.net/haber/529372/yeni-nesil-mafya-besikten-ya-hapse-ya-mezara