Birleşmiş Milletler’in İklim Değişikliği Konferansları (COP), dünya çapında devlet liderlerini, fosil yakıt şirketlerinin temsilcilerini, uzmanları ve aktivistleri bir araya getirerek küresel ısınmayı durdurma hedefiyle tasarlandı. Ancak hem bugün Bakü’de gerçekleşen COP29’a hem de daha öncekilere bakınca bu toplantıların boş bir gösteriden başka bir şey olmadığını görüyoruz. Sözde çözüm masasında oturanlar, sorunun bizzat kaynağı olan fosil yakıt ekonomilerinin başlıca savunucuları. Şimdi sormamız gereken şu: Sorunu yaratanlar mı çözümü getirecek?
Azerbaycan’ın petrol devi SOCAR’ın eski yöneticisi Mukhtar Babayev’in zirve başkanı olduğu bir toplantıda, iklim değişikliğini durdurmak için anlamlı bir adım atılmasını beklemek ne kadar gerçekçi? Bu yılın başında yayınlanan raporlar, atmosferdeki sera gazı emisyonlarının rekor seviyelere ulaştığını gösteriyor. 1 Yıllardır COP toplantılarında alınan kararların fosil yakıtlardan çıkışı hızlandırmaktan ziyade, bu sektörlerin varlığını meşrulaştırmakla yetindiğini gördük.
Geçen yıl Dubai’de gerçekleşen COP28 de aynı ikiyüzlülüğün başka bir sahnesiydi. Petrol zengini bir ülkenin ev sahipliğinde, “fosil yakıtların azaltılması” üzerine konuşmalar yapılırken aynı zamanda yeni petrol arama projeleri için milyarlarca dolar ayrıldı. Peki bu yıl Bakü’de durum farklı mı? Elbette hayır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, ülkesinin fosil yakıt üretiminden vazgeçmeye niyeti olmadığını petrolü “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirerek belli etmedi mi? Bunun yanında, zirve boyunca en çok konuşulan konu da yine “para”. Zengin ülkeler, yoksul ülkelere yıllık 1 trilyon dolar hibe etme konusunda bile uzlaşamıyor; fosil yakıtlardan çıkış ise hâlâ masanın en alt sırasına itilmiş durumda. Sadece Türkiye’nin 2025 savunma sanayine ayırdığı bütçenin 1 trilyon 608 milyar lira ödenek ayrıldığını söylersek durumun vahameti açığa çıkmış olur. 2
Peki, bu yıl ortalama küresel sıcaklık artışı seviyesini 1.5 derece ile sınırlandırma hedefine ne oldu? Paris Anlaşması’nda vurgulanan bu kritik sınır, yıllardır süren oyalamalar yüzünden artık bir hayalden ibaret. Hatta bazı araştırmalar çoktan bu sınırı geçmiş olduğumuzu söylüyor. COP toplantıları, bu noktada “olası felaketi önlemek” yerine, felaket sonrası finansman planları yapmaktan öteye gidemiyor.
Sorunun kökünde kapitalist sistemin çıkarları yatıyor. Bu zirveler, küresel ısınmayı durdurmayı hedefleyen adımlar atmak yerine, fosil yakıt şirketlerini memnun eden sonuçlarla sona eriyor. Zengin ülkeler, emisyonları azaltmayı reddediyor ve gelişmekte olan ülkelerden fedakârlık talep ediyor.
COP toplantıları yalnızca zaman kaybı değil; aynı zamanda dünya kamuoyuna “bir şeyler yapılıyormuş” gibi gösterilen bir aldatmacadan ibaret. Bugün yaşam savunucularının sesini daha yüksek çıkarmasının tam zamanı. Bizler, bu sahte çözümleri kabul etmek yerine, tabandan yükselen gerçek dönüşüm hareketlerini yaratmak zorundayız. Fosil yakıtlardan çıkışı hızlandıracak, yerel toplulukları güçlendirecek ve ekosistemlere öncelik verecek politikalar talep etmeliyiz. Talep etmekle kalmamalı, bu politikaları üretenler de biz olmalıyız, bizden yalıtılmış bir iklim siyasetini kabul etmemeliyiz.
Küresel ısınmayı durdurmak için tek yol, gerçek bir adalet mücadelesini başlatmak. Gezegenimizin geleceği, fosil yakıtlara bağımlı ve toplumsal ihtiyaçları değil kar hırsı doğrultusunda büyüyen bu sosyoekonomik düzenden kurtulmakla mümkün.
- https://www.iklimhaber.org/bm-2024un-ilk-9-ayinda-ortalama-sicaklik-sanayi-devrimi-oncesinden-154-derece-fazlaydi/
↩︎ - https://www.savunmasanayist.com/turkiyenin-2025-yili-savunma-butcesi-aciklandi-tarihi-rekor/
↩︎