Biseksüellik; en sade tanımıyla kişinin birden fazla cinsiyette romantik ya da cinsel çekim duyması olarak tanımlanabilir. Biseksüeller hem kendi cinsiyeti hem de diğer cinsiyetlerden etkilenebilir ve ilişkilenebilirler. Biseksüel tanımının kapsadığı var oluşlar ve deneyimler çeşitlidir. Biseksüel kişinin tüm cinsiyetlerden eşit derecede hoşlanması gerekmez, hoşlanma derecesi de zamanla değişiklik gösterebilir.
Biseksüellik kavramının karşımıza genellikle “erkek ve kadına çekim duyan” biçimiyle çıktığını görmekteyiz. Bunun başlıca nedenlerinden biri biseksüel var oluşun 19. yüzyılda tanımlanmış ve 1990’lı yıllara kadar görünürlüğünü tam anlamıyla kazanamaması olarak görülebilir. Biseksüel var oluş LGBTİ+ politikanın içerisinde 1970’lerden bu yana yaygın bir biçimde politika üretse de 2006 ve sonrasında günümüzdeki görünürlüğünü kazanmıştır. [1]
2000’lerin başında LGBTİ+ hareketinin dünyada ivme kazanmasıyla birlikte biseksüellik tanımı aktivistler tarafından tartışmalı bir hale gelmiştir. Tanımın “ikili cinsiyet sistemini” ve “trans dışlayıcı politikaları” beslediği tartışmalarıyla birlikte tanım değişmiş ve günümüzdeki Bİ+ haline gelmiştir. Bİ+ şemsiye bir kavram olup içerisinde; biseksüellik, panseksüellik, poliseksüellik, lezbi/homoflexible, heteroflexible gibi var oluşları kapsamaktadır. [2]
Kavramı tanımlamaktan, ilişkilenme süreçlerine, Bİ+ olarak görünür olmak belirli sorunları da beraberinde getirmekte. Biseksüel beyan vermek; kişinin bitmek bilmeyen bir sürü soru, çeşitli şakalara ve sınır ihlallerine maruz kaldığı bir süreç. LGBTİ+ var oluşların deneyimler noktasında aynı tutulması kişiler üzerinde bir baskı unsuru olarak varlığını sürdürürken Bİ+ deneyimler LGBTİ+ topluluklar arasında da bir sorgulama konusu. [3]
Bazı deneyimlerde ise biseksüel kimliğin gizlenmesi bir çözüm olarak sunuluyor. Gizli kalma olgusu bireyin toplum ile kurduğu bağın önünde de büyük bir engel haline geliyor. Kimliğini gizlemek ya da görünür olmak arasında kalan birçok birey güvenli alan ihtiyacı duyuyor ve bu alanları yaratmaya çabalıyor. [4]
Bu durum beraberinde güvenli alan yaratma amacıyla yaratılan alanlarda yaşanan bir kimlik özgürlüğünü getiriyor, aslında özgürlük olmayan sınırlı bir özgürlüğü. Her deneyim her var oluş güvenli alanlar kadar toplum içerisinde görünür olmaya ihtiyaç duyar. Bunun sağlanamadığı durumlar ise görünürlüğün yalnızca özel alanlara çekilmesiyle son buluyor. Birçok biseksüel çevresinde oluşan soru yumağından ya da bifobiden kaçma aracı olarak özel alanlarına çekilmeyi tercih ediyor.
Peki, bu özel alan ile kimleri içerisine alıyor? Özel alan “ev” dediğimiz olguyu yaratan alanlar aslında. Özel alanlar, temel güvenli olması gereken alanlar. Aile, arkadaşlar, partnerler. Fakat özel alanlar gerçekten bir güven ilişkisi sağlıyor mu?
Özel alanlar çoğu zaman içinden çıkmanın mümkün olmadığı fanuslara, sürekli kendini anlatmanın gerektiği bir yargılama merciine dönüşüyor. Kişi yine görünür olmak ile kimliğini gizlemek arasında bir tercih yaparken buluyor kendisini.
Görünürlük mücadelesi vermek, görünür bir LGBTİ+ olmak kendi güvenli alanlarını yaratmanın ilk adımıdır aslında. Bu durumda kişinin gideceği ilk alanlarda dernekler, topluluklar, dayanışma grupları. Zaman zaman bu alanlarda da monoseksist söylemlerin ve bi+fobinin yükseldiği alanlara dönüşebiliyor.
Komedi İle Yaratılan Monoseksizm
Monoseksizm; herkesin belli bir cinsiyete yöneldiği ya da yönelmesi gerektiği varsayımına dayanan toplumsal yapı. Bu yapı monoseksüel insanları toplumsal olarak ödüllendirirken, çekim yelpazesi daha geniş olan Bi+ insanları “kafası karışık,” “olgunlaşmamış,” “gençlik hevesi,” “dönemsel” gibi yaklaşımlarla ezmektedir. [5]
Peki monoseksizm neden beslenir? En temel biçimiyle her tahakküm aracı gibi monoseksizm de dil üzerinden büyümekte ve çeşitli yargıları besleyerek iktidar alanlarını kurmaktadır.
Monoseksizm, her ne kadar bu bireylerin uyguladığı bir şiddet gibi dursa da durum sistematik ve kurumsallaşmış tüm kamusal alanlarda kendisini üreten bir şiddet ve tahakküm kurma sistemidir. LGBTİ+’lara yönelik her fobi biçimi gibi monoseksizm de kendini patriyarka ve heteroseksizme dayandırmakta, oradan beslenmektedir.
Her tahakküm aracı gibi monoseksizminde inşa ettiği bir dil vardır. Bu dilin her zaman şiddet içerdiğini, küfür ya da hakaret ile ortaya çıktığını düşünmek ise en temel yanılgılardan biri.
Sosyal medyada, gündelik ilişkilerde, örgüt ya da bağlı olduğu topluluklar içinde zaman zaman LGBTİ+lar tarafından üretilen önyargılı bir dil sürekli Bİ+’ların karşısına çıkmakta. Bi+ var oluşun bir çok tartışmaya açık olduğu fakat buna rağmen büyük bir bilinmezliğe sahip olduğu günümüzde, bu dil kendisini mizah üzerinden üretmekte.
LGBTİ+ alanlarda Bİ+ olmak üzerine yapılan şakalar, diğer cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerine göre daha yaygın. Biseksüellik hakkında yapılan tüm “şakalar”, biseksüelliğin tek tip hale sokmakta ve kişilerin kendisini açıkladığı durumlar yaratmakta ve bi+fobiyi beslemekte. Oysa her deneyim birbirinden farklıdır. Bu tek tipleştirmeye yaygın bir örnek vermek gerekirse, “bir biseksüel atasözü olarak önce Can sonra Canan” esprisi her ne kadar masum dursa da hem biseksüelliği ikili cinsiyet kalıplarına sıkıştırmakta hem de kişiler arasında bir deneyim hiyearşisini desteklemektedir.
Bİ+ Kadın Var Oluşu
Kadın cinsellik ve deneyimlerinin görünürlüğü oldukça az karşımıza çıkmakta. Bunun başlıca nedenlerinden biri ise kadın düşmanlığının bir yansıması olarak kadın cinselliğinin yok sayılmasıdır. LGBTİ+ politika ve Bİ+ politika içinde bu durum farklı bir yerde durmuyor.
LGBTİ+ topluluklar içerisinde en yaygın yargılardan biri “biseksüel kadınların aslında biseksüel olmadığı” yargısıdır. Bu yargılama biseksüel kadınların biseksüel olmadığını ve sonunda bir erkekle evlendiği öne sürer. Kadın arzusunun deneyime indirgendiği bir durumu da beraberinde getirir bu yargılama biçimi.
Kadını tek başına, kendi bedeni ve arzularıyla kabul edemeyen patriyarka cinsiyetini gözetmeksizin onun kimliğini partneri üzerinden tanımlar. Monoseksizminin temel bir yargısı olan; biseksüelliğin bir kararsızlık süreci olduğu ve kişinin lezbiyenlik ya da heteroseksüellik arasında elbet bir seçim yapacağı algısını besler.
Benzeri bir yargı ise görünür olmayan kadınlar için “heteroseksüel ayrıcalığı” yargısıdır.Bu görüş; yarı görünür, gizli kimlikli ya da toplumun “karşı cins” olarak nitelendireceği partnerle ilişkisi olan kadınların, heteroseksüel görünerek bir ayrıcalık yaşadığını öne sürmektedir. Bu durum LGBTİ+ hareket içerisinde özneliğin sorgulanmasına kadar varıyor ve birçok kadın “yeterince özne” olmamak ile yargılanıyor.
Biseksüellik, heteronormatif bir fantezi biçimi olarak sunulurken bu durumdan yine en çok biseksüel kadınlar etkileniyor. 2010 yılında Hastalığı Kontrol Altına Alma ve Önleme Merkezi’nin (the Centers for Disease Control and Prevention) yaptığı çalışma, biseksüel kadınların tam olarak %61.1’inin ilişki içinde tecavüz, fiziksel şiddet ya da ısrarlı takibe maruz kaldığını ortaya çıkardı. [6]
Tüm bu yargılamaların ve sınır ihlallerinin bir cahilliğin sonucu olmadığı oldukça açık. Bu sistematik ve kurumsallaşmış bir şiddettir. Sırtını patriyarkaya dayanmaktadır. Monoseksizm ve bifobinin pratik halidir. Yer yer değişik gösterse de LGBTİ+ hareketinin yüzleşmesi gereken bir gerçekliktir.
Tüm bu sorunların karşısında Bİ+ politika bize ne sunar? Bİ+ politika insanların diğer ayrıcalıklarıyla beraber monoseksüel olmalarından kaynaklı ayrıcalıklarını da sorgulaması gerekliliğini savunur.
Örgütlü LGBTİ+fobiye, monoseksizme karşı mücadele etmenin gerekliğini savunur.
LGBTİ+ olarak özgürleşmenin ilk adımı görünür olmak, ikinci adımı bu görünürlüğün mücadelesi vermek olduğunu söyler.
[1] BiWomen Quarterly Winter (2017) Bi+ Spaces
[2] LGBTİ+ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü, Hazırlayan: Deniz Gedizlioğlu, Kaos GL Derneği
[3] https://bitopya.org/2019/12/biseksuelligi-nasil-bilirsiniz/ Son Erişim:10.09.2021
[4] https://bitopya.org/2021/04/biseksuel-kadinlara-karsi-istismar-ve-cinsel-siddet/ 20.09.2021
[5] LGBTİ+ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü, Hazırlayan: Deniz Gedizlioğlu, Kaos GL Derneği
[6] https://bitopya.org/2021/04/biseksuel-kadinlara-karsi-istismar-ve-cinsel-siddet/ Son Erişim; 23.09.2021