Yıkımın İçinde Festival, Festivalde Genç Kadınlar

6 Şubat depremiyle enkaz altında bırakılan, ölüme ve çaresizliğe terk edilen bir halkın “Buradayız, Gitmiyoruz!” şiarı ile örgütlediği ve aynı zamanda “geri dönüş” bayramı ilan ettiği Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali’nde bizler de vardık. Genç kadınların çadırlardan, konteynerlerden taşan sesini, yan yana gelişlerimizde kurdukları sözleri, mücadelelerini festivalle buluşturmak için oradaydık.

6 Şubat depremi özellikle biz kadınların yaşadığı tüm sorunları daha da derinleştirdi. Yıkılan evlerimizde dönen ve bizi ezen çarklar, çadırlarda ve konteynerlerde daha da yoğun dönmeye devam etti. Bizler için yan yana geliş ve sosyalleşme alanları olan okullarımız kapandı ve daha da özel, kimsenin bizleri göremediği alanlara itildik. Oralarda bizden kadınlara biçilmiş rollere uygun davranmamız gerektiği söylendi. Buna uygun davranmazsak şayet; okullar da kapalıyken, yoksulluk da derinleşirken genç yaşta evlendirileceğimiz, sömürünün başka bir yerde devam edeceği söyleniyordu bizlere.

Tüm bu sorunlarımız ve ihtiyaçlarımız görünmez haldeyken, enkazların içinde bir yaşam kurmaya ve birbirimize tutunmaya çalıştık.

İşte depremin en başından beri Hatay’da yaptığımız, yapmaya çalıştığımız şey bu; birbirimize tutunmak.

Evvel Temmuz ve Genç Kadınlar

Evvel Temmuz Arap Alevi halkının binlerce yıldır kutladığı en önemli bayramlardan bir tanesi. Bu sene bu bayramı kutlamak da bu festivali düzenlemek de daha özel bir anlamla buluştu. Depremin ardından bölgedeki kültürel yapının devlet eliyle yok edilmek istendiğini biliyoruz, zaten tarih boyunca süren inkar ve asimilasyon politikaları depremin ardından bölge halkını yoksullaştırma ve bölgeden insanları göç ettirme çalışmalarıyla devam ediyor.

Festivalin binlerce yıllık Arap Alevi kültürünü, komünal değerlerini günümüzle buluşturmak dışında bu sene başka bir amacı daha vardı: Hatay’da depremin etkisiyle günlük yaşama sirayet etmiş umutsuzluğu ve öfkeyi örgütlü bir güce dönüştürmek. Nitekim yasımızı dayanışma zemini ile buluşturarak birlikte yaşadık, bu şehri birlikte yeniden inşa etme gayemizi festivalin ana dinamikleriyle buluşturduk. Festivalin örgütlenme sürecinde ve festival günlerinde kadınlardan, çocuklara, işçilerden gençlere yüzlerce insanın emeği birleşmiş oldu. Festival emekçileri sandalyeleri taşımaktan, birlikte yenilecek katıklıları hazırlamaya, sokak sokak mahalle mahalle bildiri dağıtarak festivali duyurmaya kadar birçok aşamada birlikte çalıştı. İzmir’de ve Mersin’de yapılan dayanışma etkinlikleriyle festivale güç verildi. Yapılan her iş, sunulan her katkı bu şehri yeniden, birlikte inşa edeceğimizin teminatıydı.

7-23 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali Hatay’ın dört bölgesinde çeşitli etkinliklerle, konserlerle, eylemlerle gerçekleşti. Samandağ’da başlayan etkinlikler Defne, Arsuz ve Serinyol’da devam etti.

Samandağ

Deprem öncesinde de Hatay’da yükselttiğimiz genç kadın mücadelemiz, Kampüs Cadıları bayrağımız deprem sürecinin en başından beri ilçelerde, mahallelerde, çadır alanlarında, konteyner kentlerde yükselmeye devam ediyor.

Deprem sürecinin en başından beri özellikle genç kadınların görünmez kılındığı, şiddetin arttığı, aileye bağımlılığın kuvvetlendiği bölgede liseli ve üniversiteli kadınlarla yan yana gelerek yaptığımız çalışmalar ile hem kadın dayanışmasını büyüttük hem de birbirimizi güçlendirdik.

Artan şiddet karşısında genç kadınlara yapabileceğiniz bir şeyler var diyerek özsavunma atölyelerimizde buluştuk. Özsavunmanın sadece fiziksel bir savunma olmadığını, aynı zamanda örgütlü mücadelemiz ile yaşamlarımızın her anını özsavunmamız ile kazanabileceğimizi tartıştık. Ardından olası bir fiziksel şiddet anında hangi hareketleri uygulayabileceğimizi genç kadınlara gösterdik. Özgürlüğümüzün ve kendimize ait alanlarımızın sürekli daraltıldığı, etrafımıza sınırlar çizilen bugünlerde özgürleşme süreçlerimizi nasıl inşa edebileceğimizi, nelerin genç kadınları prangaladığını Bağımsızlık Korkusu atölyemizde konuştuk.

Kadınlar bu atölyelerden sonra kendilerine olan güveni yenilenmiş ve daha güçlü hisseden bir halde ayrıldı.

Deprem bölgesinde kadınların temel ihtiyaçlarını karşılaması ve hijyenik pede erişimi hala bir sorun. Bu sorun devam ederken regl ürünlerinden alınan KDV oranının %20’ye çıkarılmasını festivalimizin ilk günü genç kadınlarla birlikte düzenlediğimiz yürüyüşte protesto ettik. Regl ürünlerinden hala lüks tüketim vergisi alınması kabul edilemez. Bu ülkenin yarısı her ay düzenli olarak regl olurken, artan yoksulluk ve pahalılık ile kadınlar her gün yoksullaşırken regl ürünlerinin temel ihtiyaç olduğu kabul edilmeli ve regl olan herkese ücretsiz olarak temin edilmelidir.

Harbiye

Harbiye’de Evvel Temmuz Festivali deprem sürecinde bir araya geldiğimiz, birlikte yaşam alanlarımızı yeniden oluşturacağız dediğimiz liseli kadınların emeğiyle örüldü. Deprem sonrasında liseli genç bir kadın için evden çıkmak, aileden bağımsızlaşmak ya da sınav sürecine stressiz, yeterli kaynakların olduğu bir ortamda hazırlanmak oldukça zorlaştı. Tüm bu zorlukların içerisinde festivalin bir emekçisi olmak ve festival sürecine dahil olmak genç kadınlar için daha da büyük bir anlam ifade ediyor.
Festival içerisinde genç kadınların kendilerini ve yaşadıkları sorunları ifade edebilecekleri bir alan oluşturmak amacıyla Bağımsızlık Korkusu atölyesinde bir araya geldik. Bağımsızlık korkusunu ve ardından özgürleşme sürecini tartıştığımız atölyemizde üniversiteli kadınlarla birlikte ortaokullu ve liseli kadınlar ağırlıktaydı. Hayatımızın çeşitli yaş dönemlerinde ailenin, okulun farklı biçimlerde de olsa ana odağı bizi kontrol altında tutmak ve kadınlığın belli sınırlarına hazırlamak olan baskı biçimlerini konuştuk. Deneyimlerimiz bize gösterdi ki, genç bir kadın olmak eğitim sisteminin ilk kademesinden son kademesine kadar toplumsal cinsiyet rollerini barındırıyor. Aile içerisinde konumumuz cinsiyetimizin gerektirdiği rollerle sınırlandırılıyor ve kendimizi keşfetmemizin, özgür bir yaşam inşa etmemizin ve bağımsız birer özne oluşumuzun önüne engeller koyuluyor. Tüm bunları nasıl aşabileceğimizi konuşmak, ortak deneyimlerimizden ortak bir mücadele hattına yol alabileceğimizi görmek bize oldukça güç verdi. Festival boyunca birbirimizden aldığımız güçle ve bir arada olmanın motivasyonuyla festivale kendi rengimizi ve sözümü kattık.

Serinyol

Diğer iki bölgede olduğu gibi Serinyol’da da depremden bu yana genç kadınlarla bir araya geliyor, yeni bir yaşamı birlikte inşa ediyoruz. Daha önce çeşitli atölyelerle, kadın buluşmalarıyla, kurduğumuz kütüphane ile bir araya geldiğimiz genç kadınlar ile birlikte Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali’nde yan yana geldik, festivalin etkinliklerini birlikte örgütledik.

Serinyol’da pek çok genç depremin yarattığı ekonomik zorluklarla birlikte üniversite hayalinden vazgeçti ya da lisedeyken çalışmaya başladı. Elbette her koşulda olduğu gibi burada da genç kadınların, kadın olduğu için toplumsal cinsiyetin yarattığı farklı sorumlulukları doğmaya başladı. Deprem ile birlikte sınava hazırlanan kadınlar ilk kez sınava girdiği yılda “meslek sahibi olabileceği bir bölümü” kazanmaya, kazanamadıkları durumda da çalışmaya ya da evliliğe mecbur bırakıldı. Maddi zorluk yaşayan ailelerdeki çoğu kadın, ailelerinin bulduğu bir işte çalışmaya başladı. Çalıştıkları iş yerlerinde mobbinge, tacize ya da hak gasbına maruz kalmasına rağmen işten çıkabilmeye yönelik adımları atmakta aile baskısı nedeniyle zorlandı. Tüm bu süreçler yaşanırken eğitim koşullarının hala sağlanamamış olması ya da çalışılan işlerin uzun süreli ve ağır olmasından dolayı pek çok kadın üniversite hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı. Bununla birlikte çalışmayan kadınlara ise aileye ait iş yerinde, çadırlarda, konteynerlarda, evlerde beklemek o mekanın bakım işlerini yapmak gibi sorumluluklar bırakıldı. Depremin üzerinden altı ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen çoğu kadın herhangi bir sosyalleşme alanı bulamadı. Bunun bir getirisi olarak da kamusal alandan çekildi, emeği görünmezleşti.

Şehrin birçok sürekli olarak bulunan ve sayıları gittikçe artan kolluk kuvvetlerinin genç kadınları taciz etmesi, bunun bir baskı ve şiddet mekanizmasına dönüşmesi de mevcut sorunlardan. Her anımızın erkek devlet tarafından gözetlenmesi, baskı mekanizmalarının bulunduğumuz tüm mekanlara yayılması kamusal/özel alanda nefes almamızı her geçen gün daha da engelliyor.

Tüm bu şartlara rağmen Evvel Temmuz sürecinde liseli, üniversiteli ya da çalışmak zorunda kalan genç kadınlarla bir araya geldik. Festivale dair neler yapabileceğimizi konuştuk. Kadınlar türlü izinlerle bazen işlerini bırakarak festivalinin duyuru ve örgütlenme sürecine dahil oldu. Birbirimizle dayanışmak için deprem sürecinde kadınların özgürleşme pratiklerini konuşabilmek ve deneyim aktarmak üzere bağımsızlık korkusu atölyesi düzenledik.
Müziğe, tiyatroya ilgisi olan liseyi kadınlar Serinyol’da gerçekleşen halk şenliği ve gençlik gününde sahne aldılar, kendi üretimlerini sergilediler.
Festival boyunca hep birlikte standlar açtık. Liseli kadın sorunlarına dair, Arap Alevi kadın olma olgusuna dair fazlaca konuştuk, zorlandığımız alanlarda birbirimizle dayanıştık.

Bir kentin yeniden inşa edilmesine dair iddia koyan bu festivalde genç kadınların emek etmesinin, kendi sözünü söylemesinin anlamı ve kıymeti çok büyük. Yaşadığımız sistem her ne kadar bizi erkek egemen normların içerisine sıkıştırsa da, her ne kadar bizlere dayattığı gelecek kaygısıyla emeğimizi sömürmeye çalışsa da kadınlar bir araya gelme ısrarını her alanda sürdürüyor. Bu bir araya gelişlerimizden güçlenen kızkardeşlik duygumuzla, yeni bir yaşam kurma hedefimizi yükseltiyoruz.

Üç bölgede de yaptıklarımız ve birlikte deneyimlediklerimiz şunu gösterdi: Genç kadınlar olarak bizleri sıkıştırmaya çalıştıkları alanlardan ancak bir araya gelerek ve mücadele ederek çıkabiliriz. Deprem süreci bize gösterdi ki, devletin bizim sorunlarımızla ilgilenmek bir yana, genç kadınların şiddet görmesi, evlendirilmesi ya da evlere hapsedilmesi teşvik edildi. Eğitim süreçlerimiz bilinçli bir biçimde askıya alındı ve ne okuyabilen ne çalışabilen genç kadınların nerede nasıl bir hayat sürdüğü sorgulanmadı. Sistem bizleri yalnızlaştırıyor, şiddete mahkum etmeye çalışıyor, asimilasyon ve göç politikalarına maruz bırakıyor. Bunun karşısında örgütlenerek ve başka bir seçeneği, kendi özgürleşme süreçlerimizi yaratarak durabiliriz ancak. Buradayız, gitmiyoruz her birimizin yaşamlarından bir parça taşıyan ve seslerimizi birleştiren bir slogan. Gitmeyeceğiz ve yıkıntıların içerisinden her geçen gün daha da güçlenerek büyüteceğiz mücadelemizi.

Yazar